10 Ekim 2014 Cuma

En meşhur Saburhaneli: Basil Zaharoff

Irak'taki 40 milyar dolarlık esrarengiz silah ticaretine bir Türk'ün de adı karıştı: Ahmet Ersavcı. Kayıp işadamı Ersavcı, bugüne kadar uluslararası karanlık ilişkilere adı karışan tek Türk değil. Bunların en ünlüsü Muğla doğumlu bir Osmanlı vatandaşıydı!

İngiltere'nin "Sir" unvanı verdiği; Fransa'nın Legion d'Honneur nişanı taktığı; Oxford ve Sorbonne üniversitelerinde edebiyat kürsüleri açtıran; Balzac Edebiyat Ödülü'nü kuran ''ölüm taciri" Basil Zaharoff, ticaret hayatına İstanbul'da genelevde başladı.

27 Kasım 1936.
Paris yakınlarındaki Balincourt şatosu. Şömineli odanın her yanına savrulmuş binlerce kağıt belge vardı. Belgelerin çoğunluğu Monaco-Monte Carlo'daki kumarhanesinin evrakıydı.
Son işi olan kumarhaneyi rekor fiyatla satıp şatosuna sığınmıştı. Başbakanlarını elinde oynatan 87 yaşındaki bu yaşlı adam,artık dış dünyayla teması kesmişti.

Zaten, onca yılın yorgunluğunu bacakları da taşıyamaz hale gelmişti; tekerlekli sandalyeye mahkûmdu. Odaya saçılmış belgeler arasında, silah ticaretinden petrol pazarlıklarına kadar, kirli ilişkilerini ortaya çıkaracak deliller vardı. Belgeleri şömineye atıp yakmaya başladı. Sahip olduðu bilgiden korkuyordu...
Çünkü:
Birkaç ay önce Londra ve Paris gazetelerinde "Hatıralarını yazıyor" diye haberler çıkmıştı. Bu haberler bir dönem sıkı ilişki içinde olduğu devletleri ürkütmüştü. Gazete haberlerinden birkaç gün sonra hizmetçisi bazı evrakla sırra kadem basmıştı. İki gün sonra Paris polisi, hizmetçiyi evrakı bir yabancıya satarken yakalamıştı. "Yabancı" önemsiz biriydi! "Hizmetçi" de salıverildi. Mesajı almıştı. Kitap yazması istenmiyordu.

MUĞLA DOĞUMLU

6 Ekim 1849.

Babasıyla aynı adı taşıyan Basil Zaharoff, Muğla'da dünyaya geldi. Aslen İstanbulluydular. 19. yüzyıl başlarındaki Yunan ayaklanmalarının İstanbul'da başlarına bela açacağını düşünüp Odesa'ya göç etmişlerdi.

Burada isimlerini değiştirip Rus adı almışlardı: "Basileios Zacharias", "Vasil Zaharoff" oluvermişti! "Vasil"
zamanla "Basil" olacaktı.

Zaharoff Ailesi'nin bu zorunlu göçleri ve aldıkları isimler dolayısıyla Yahudi oldukları konusunda iddialar vardır. Ne kadar doðrudur bilinmez ama baba Basil Zaharoff'un mezarıý İstanbul-Büyükada'daki Fener Rum Patrikhanesi'ne ait mezarlıktadır.

Odesa'ya zorunlu göçten sonra Zaharofflar, 1840 yılında İstanbul'a geri döndü. Oğulları Basil Zaharoff dünyaya geldiğinde ise yeni ikametgah adresleri Muğla'ydı. Basil Zaharoff, ailesiyle birlikte 6 yaşına kadar Muğla'da yaşadı.

Sonraki adres, yine İstanbul oldu. Fener-Balat'a yerleştiler. Niye bu kadar sık göç ettikleri konusunda sağlıklı bilgi yoktu. Zaharoff, İstanbul'da bir misyoner İngiliz okuluna verildi.

Ailenin tek çocuğuydu. Geçim yükünü küçük yaşta omuzladı. Hem okula gitti, hem çalıştı.

Paul Brancafort, Alain Decaux ve Von Christian gibi Zaharoff'un biyografisini kaleme alan yazarlara göre, Tatavla/Kurtuluş'taki Rum genelevlerinde çığırtkanlık yaptı. İngilizce bildiği için özellikle yabancı gemicilerin geneleve gitmesine yardımcı oldu. Bu fuhuş hizmeti karşılığında, adam başı 10 kuruş aldı.

Galata'da kumaş tüccarı dayısı Sevastopulos, yeğeni Zaharoff'un genelevde çalışmasından hoşnut değildi. Yanına aldı. Zaharoff zamanla başarılı olup, dayısıyla ortak oldu.

Tefecilik yapmaya başladılar. Galata Borsası'nda oynadılar. Osmanlı maliyesi 1875'te dış borçlarını ödeyemeyip iflas ettiğini açıklayınca Zaharoff, dayısının bir iş için Odesa'ya gitmesini fırsat bildi ve kasadaki paraları alıp Londra'ya kaçtı.

Dayısı yeğeninin peşini bırakmadı; İstanbul ve Londra'da dava açtı. Ticari ortaklığını ispat eden Zaharoff, 100 pound karşılığında beraat etti.

ATİNA GÜNLERİ

Bu olay sonrasında Atina'ya yerleşti.

Zaharoff, Atina'da yaşamını değiştirecek (kendi ailesi gibi İstanbul kökenli) zengin bir işadamıyla tanıştı: Stefanos Skuludis (1836-1928).

Gelecekte Yunanistan'ın Başbakanı olacak Skuludis, bu gözüpek soydaşını İngiltere'nin önde gelen silah şirketlerinden "Nordenfeldt Silah Sanayi"nin sahibi İsveçli Torsten Wilhelm Nordenfeldt ile tanıştırdı. Nordenfeldt, sekiz dil bilen iş bitirici-becerikli Zaharoff'tan çok etkilendi. Onu "Doğu İşleri Temsilcisi" yaptı.

Zaharoff'un "ölüm tacirliğine" ilk adımını attığı o dönemde; Avrupa, Balkanlar, Osmanlı, Rusya adeta kaynıyordu. 1877'de Yunanistan'ın Osmanlı'ya saldırmak için, asker sayısını 22 binden 44 bine çıkarması Zaharoff'un şansı oldu!

Sadece legal yollarla satış yapmıyordu; Balkanlar'da Osmanlı'ya karşı ayaklanan milliyetçi gruplara da gizlice silah satıyordu. Bu arada Osmanlı'ya da silah satıyordu! Çok başarılıydı. 1885 yılında Nordenfeldt'e ortak oldu!

HİRAM MAXİM

Zaharoff'un silah dünyasında hızla yükselmesinin bir nedeni de, 19. yüzyılda savaş anlayışı ve teknolojisindeki büyük değişimlerdi. Savaş gemilerinde buhar enerjisinden yararlanmaya başlanınca güçlü zırhlara ve büyük toplara sahip dretnotlar savaş sahnesine çıktı. Kara savaşları için ise çok daha isabetli ve seri atış yapan silahlar, toplar üretilmeye başlandı.

Top üretiminde bir numara Nordenfeldt idi.

Ancak:

1888'de, dakikada 600 mermi atan dünyanın ilk makineli silahını bulan Amerikalı mühendis Hiram Maxim, Zaharoff'un satışlarını düşürdü. Zaharoff, iş bitiriciliğini burada da gösterdi; mühendis Hiram Maxim'i Nordenfeldt'e ortak etti. Fakat Nordenfeldt şirketinin sahibi İsveçli Torsten Wilhelm Nordenfeldt, artık Zaharoff ile başa çıkamıyordu; onun oyunlarından bıkmıştı. 1890'da ortaklığı bozmakla kalmadı, Londra'dan ayrılıp Paris'e yerleşti. Zaharoff yola Hiram Maxim ile devam etti; daha sonra İngiliz Vickers silah şirketiyle ortaklık kurdu. Ve zamanla bu şirketi de tamamen ele geçirdi.

OSMANLI'YA DENiZALTI SATTI

Dünya 20. yüzyıla ordularını yeniden yapılandırarak girdi. Bu modernleşme çabaları, Zaharoff'un zenginliğine zenginlik kattı. Sadece top, mermi, makineli tüfek satmadı; teknoloji geliştikçe o da buna uyum sağladı; artık denizaltı bile pazarlamaya başladı. Dünyada ilk denizaltıya sahip olan ülke hangisiydi dersiniz; Yunanistan.

Yanlış anlaşılmasın, Rum Zaharoff için dost-düşman ülke yoktu; Osmanlı'ya da denizaltı sattı, Rusya'ya da!

Paranın ne dini, ne milleti vardı!

İngilizlerin Afrika'yı sömürgeleştirme operasyonları (Boer Savaşı); Rus-Japon Savaşı; Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı "ölüm taciri" Zaharoff'un olağanüstü para kazanmasına fırsat verdi.

1. Dünya Savaşı boyunca Zaharoff, 100 bin makineli tüfek, 2 bin 328 top, 90 bin mayın, 22 bin torpil, 4 savaş gemisi, 3zırhlı kruvazör, 53 denizaltı, 3 destek gemisi, 62 hafif gemi ve 5 bin 500 uçak sattı! O tüm zamanların en başarılı silah tüccarıydı!

Çanakkale Savaşı'nda İngiliz Donanması'na ait birçok zırhlıyı o satmıştı. Boğazda İngiliz gemilerini batıran
topları İzmit Tersanesi'nde üretip Osmanlı'ya satan da yine oydu!

OXFORD HUKUK DOKTORU

Tüm bu silah satışları sadece ticari başarıyla açıklanamazdı. Satış patlamaları yapan silah tekelleri, politik gücü de ellerine geçirerek devletler üzerinde denetimlerini artırdı.

Zaharoff, Avrupa'nın önde gelen politik isimleriyle yakın dostluk kurdu. En yakını ise İngiltere Başbakanı David Lloyd George idi. Bu gizli ve karanlık ilişki, bugüne kadar hala çözülebilmiş değildir. Zaharoff, Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'tan Fransa Başbakanı Georges Clemenceau'ya kadar birçok politikacıya yakındı.

İktidara gelmeleri için, onlara para yardımında bulundu. Sahip olduğu radyo ve gazeteler aracılığıyla siyasi destek verdi. Karşılığını da aldı.

İngiltere Kralı V. George, onu Büyük Haç Nişanı'yla onurlandırıp "Sir" unvanı verdi.

Fransız Cumhurbaşkanı Poincare ise, "Legion d'Honneur" nişanı taktı.

İngiltere'nin köklü üniversitesi Oxford bile fahri hukuk doktoru unvanıyla onurlandırdı!

Zaharoff, "ölüm taciri" kimliğini saklamak için elinden geleni yaptı: Oxford'a Fransız Edebiyat Kürsüsü, Sorbonne'a ise İngiliz Edebiyat Kürsüsü açtırdı. Balzac Edebiyat Ödülü'nü kurdu.

Perde arkasında savaşlar çıkarıp silahlar satarken kamuoyuna şirin gözükmek için oldukça cömert davranıyordu.

Ama...
Zaharoff'un bu oyununu ve önlenemez yükselişini, Mustafa Kemal önderliğindeki ulusalcılar bozacaktı...

MUSTAFA KEMAL TOKADI

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Müttefikler, Osmanlı'yı paylaşım konusunda anlaşamadı. İngiltere'nin Mondros Antlaşması'nı bile hiçe sayarak başta Musul-Kerkük olmak üzere petrol kuyularını ele geçirmesi, ABD, Fransa ve İtalya'yı çok rahatsız etti.

Üstelik İngiltere'nin Osmanlı'yı işgal planı masa altından da sürdü. Mezopotamya sadece petrol açısından değil, stratejik öneme de sahipti; Mısır-Hindistan yolunun temel halkasıydı.

Bu bölgenin güvenliği için Anadolu'nun işgali şarttı. Ancak mali durumunun bozuk olması, ordusunun yorgun düşmesi ve halkının artık barıþ istemesi İngiliz yönetimini zorladı.

Ama çare bulundu: Anadolu'nun işgali için güvenilir "Yunanistan Maşası" kullanacaktı. Bu planın iki "mimarı"
vardı: Lloyd George ve Zaharoff.

Zaharoff, Venizelos ile Lloyd George arasında mekik dokudu. Bunu salt Yunanistan'ın çıkarı için yapıyor değildi; silah sanayiinden sonra petrol işine de el atmıştı. Bölgede petrol çıkaran "Anglo-Persian" (APOC) petrol şirketinin ortakları arasındaydı. Aynı zamanda Ortadoğu petrollerini taşıyan "Batı Denizcilik Şirketi'nin de ortağıydı!
Batı gazetelerine, "Yunanistan'ın, Batı Anadolu'nun gerçek sahibi olduğu" şeklinde haberler yaptırdı. Böylece işgal için Avrupa kamuoyunu hazırladı. Tüm bunların finansörü, Zaharoff'tu.

Bitmedi. Anadolu'nun işgali için Yunanlılara silahlar verdi ve Fransa'daki bankası "Seine Bank" aracılığıyla oluk gibi para akıttı.
Ama umduğunu bulamadı.

Modern silahlarla donatılmış 300 bin kişilik Yunan ordusu, Mustafa Kemal önderliğindeki Kuvayı Milliye önünde yok olup gitti.

Bu hezimetten Zaharoff da kurtulamadı; ölçüsüz derecedeki serveti büyük kayba uğradı! Anadolu'da doğan bu "ölüm taciri"nin hayaline, Anadolu evladı son vermişti.

Zaharoff, bütün işlerini tasfiye etti; 1925 yılında Monte Carlo'da, üç bin kişinin çalıştığı büyük bir kumarhane satın aldı. Ancak beş yıl sonra kumarhaneyi de satarak Paris'teki şatosuna çekildi.

Mutsuzdu...

Sadece işini değil en büyük aşkını da kaybetmişti...

AGATHA CHRISTIE'NiN ROMANINA KONU OLDU

İddia odur ki, ünlü polisiye yazar Agatha Christie'ye, "Doğu Ekspresinde Cinayet" romanının konusunu anlatan kişi Zaharoff'tu!

Roman, trende gerçekleşen bir cinayetin çözülüş hikayesini anlatmaktaydı...

Zaharoff silah ticaretine yeni başladığı dönemde trenle Paris Zürih hattında yolculuk yaparken başına ilginç bir olay geldi.

Koridorda sigarasını içerken bir genç kadının, "Lütfen yardım edin, kocam beni öldürecek" diye bağırarak geldiğini gördü. Kadını hemen kendi kompartımanına soktu. Ne olduğunu anlamak için koridorda beklemeye başladı. Az sonra saçı başı dağılmış, ufak tefek bir adam sinirle yanına geldi, "Karımı gördünüz mü" diye sordu. Olumsuz yanıt alınca da geldiği gibi gitti.

Zaharoff kompartımanına döndü. Kadın bir düşesti; ismi Maria Del Pilar'dı. İspanya Kralı'nın yeğeni Marchena Dükü Francisko of Bourbon'un eşiydi.

Zaharoff, Maira Del Pilar'a o gün, o kompartımanda aşık oldu.

Aşk karşılıklıklıydı.

Ancak Maria Del Pilar yıllarca boşanamadı; çünkü Katolik'ti. Senelerce Paris, Cenevre, Venedik, San Sebastian'da gizlice buluştular.

Marchena Dükü'nün bu buluşmalardan haberi var mıydı bilinmez. Bilinen Zaharoff, 100 milyon mark karşılığında İspanyol ordusunu teçhizatlandırdı!

Marchena Dükü ölüp 10 aylık yas dönemi bitince, Zaharoff ve Maria Del Pilar 22 Eylül 1924'te evlendiler. Zaharoff 75, Maria ise 55 yaşındaydı. Evlendiklerinde Maria'nın, biri 35 diğeri 29 yaşında iki kızı vardı!
Zaharoff'un bu ilk evliliğiydi.

Evlilikleri kusa sürdü; 18 ay sonra Maria Del Pilar kaptığı bir enfeksiyon sonucu hayata veda etti. Zaharoff hayata küstü. Kumarhaneyi sattıktan sonra Paris'teki şatosundan pek çıkmadı.

Anılarını yazdığı müsveddeleri ve belgelerini şöminede yakarken gözlerinin önünden acaba bu çalkantılı hayatı mı geçmişti? Kim bilebilir.

Zaharoff, 27 Kasım 1936'da hayata gözlerini yumdu.

Üzerinde, savaşlarda yaşamlarını kaybetmiş milyonlarca insanın kanı bulunan mirasını, Maria Del Pilar'ın iki kızı paylaştı!

Her ne kadar "Sir" unvanı ve "Legion d'Honneur" nişanı alsa da, adı tarihe "ölüm taciri" olarak geçti.

Ölüm taciri Sir Zaharoff, yaşamı boyunca 31 ülkeden 298 ödül aldı!

Zaharoff silah satmak için bir yandan savaş kışkırtıcılığı yaptı; diğer yandan yaptıklarını kamufle etmek için
hastaneler kurdu, savaşta dul kalan kadınlara yardımlarda bulundu!

Zaharoff'un mezar taşı

1522-1532 Tarihlerinde Menteşe Bölgesi Yörükleri

1522-1532'lerde Menteşe sancağı yörüklerin yoğun olduğu yerlerdendir. Burada yaşayanların yarıya yakını yörük hayatı yaşamaktadır. 1522'deki tahrirde 302 cemaat kaydedilmiş olup nüfusları 81.657'dir. 1532'de ise 170 cemaat yazılmış olup nüfusları 66.525'dir. 1522'de vergi hâsılları 1.111.981 akça, 1532'de ise 630.356 akçadır. 1532'de yörüklerin sayısı, nüfusu ve hâsıllarının düşük olmasının sebebi sadece padişah hassına tabi cemaatlerin kaydedilmesindendir.

Bu tarihlerde buradaki en mühim yörük grupları, Oturak Barza, Mukata’a-i İskender Bey, Kayı, Kızılca Keçilü, Horzum, Mukata’a-i Yahşi Bey, Kızılca Balkıca, Divane Ali ve Güne Barza, Karacakoyunlu, Sazak, Sekekçi (?), Elsüz, Balya Bolu ve Kozviran gibi cemaatlerdir. Diğer bölgelerdeki yörükler gibi buradakiler de Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında büyük katkı sağlamışlardır. Ayrıca Osmanlı Beyliği ile diğer beyliklerin kuruluşunda, gelişmesinde etkili olmuşlardır. Yine, beyliklerin en önemli itici gücü ve dinamizmini meydana getirmişlerdir. Hayvancılık en önemli ekonomik etkinliklerini meydana getirmiştir. Deve yetiştiriciliği ve develeri taşımacılıkta kullanmaları, tuzlalarda çalışmak, balık avlamak, dokumacılık diğer faaliyetlerindendir.
Bugün büyük çoğunluğu Muğla ili sınırları içerisinde kalan Menteşe Sancağı'nın 16. asırda Aydın'dan Çine ve çevresine, Denizli'den Tavas kazası ve çevresine kadar uzanan geniş bir alandan meydana geldiğini görmekteyiz. Bu yüzyılda Menteşe Sancağı’nın kuzeyini Aydın, kuzey doğusunu Kütahya, doğusunu Hamid sancakları, güney ve batı sınırlarını ise Akdeniz ile Ege Denizi oluşturmaktadır. Menteşe Sancağı’nın kapladığı alanın kuzeydoğusunda Türkiye yükselti ortalamasının bir hayli üstünde olan dağlar vardır. Bunun için burası Türkiye'nin önemli engebeli şekilleri bulunan kesimlerinden birisidir. Dolayısıyla kıyıların fazla girintili, çıkıntılı olması bu bölge dağlarının kıyıya paralel olarak inmesindendir. Bölgenin alçak noktalarını çoğunlukla kıyılar teşkil etmekte; kıyı ovaları ve nehir boylarını alüvyon düzlükler meydana getirmektedir. Menteşe ve Beşparmak Dağları, Muğla ve çevresinin en önemli yeryüzü şekillerini meydana getirmektedir. Muğla’nın Denizli ile arasında Sandaz Dağları, Burdur ile arasında Göktepe Dağı ile Kapı Dağı vardır. Bölgenin en
yüksek noktası olarak bilinen ve Torosların önemli yüksekliklerinden Akdağı ve Dumanlı Dağı ise doğuda Antalya ile sınırını çizmektedir.

Bu coğrafi özellikleriyle bölge hayvancılık için önemli imkânlar sunmuş ve bölge insanının önemli geçim kaynağı daima hayvancılık olmuştur. Bu bölgedeki Türklerin Anadolu'nun birçok yerinden daha önce buralarda yer almaya başladığını ve bölgenin demografik yapısında Bizanslıların bazı uygulamalarının da etkisi olduğunu görmekteyiz. Mesela, Bizans imparatoru Johannes Vatatzes (1222–1254) Hıristiyanlaştırılmış olmaları muhtemel olan ve 10000'den daha az olmayan Kuman Türkünü, kadınları ve çocukları ile birlikte, göçebe bir hayat sürdükleri Trakya'dan kaldırıp kısmen asker köylüler olarak (sipahi) Avrupa tarafına fakat bilhassa Anadolu'da Menderes vadisine ve Firikya'ya hudutlu olarak yerleştirmiştir. Daha sonraki zamanlarda Moğolların tazyikinden, hele onların vergi ağırlığından kurtulmak isteyenler hudutların himayesine sığınmakta, bunların arasında siyasi sebeplerden dolayı kendilerini Moğollara karşı emniyete almak arzusunda olan idareci ricali de
bulunmaktadır. Bu suretle hudutlar artık idareye ehliyetli ve bu sahada yetişmiş, siyasi ehemmiyeti olan unsurlara da malik olmuştur. Bütün bunlar Bizans müdafaa hattı üzerindeki tazyikin müthiş surette arttığını göstermiştir. Türklerin ilerleyişi Karadeniz’den Akdeniz'e kadar bütün sahada denizden beride başarılı olmuştur. 1300’de yani bu kavimler kıpırdanmasının başlangıcından daha yarım asır geçmeden bütün Batı Anadolu etnik bakımdan çoktan Türkler tarafından doldurulmuş olduğu gibi, siyasi cihetten de Türk olmuştur.

Bu bölgede daha sonra Menteşe Beyliği’ni kuran Türkmenler görülmektedir. Bunlar 13. asrın ikinci yarısında Karya bölgesinde İznik İmparatorluğu zamanında Meğri tarafından içeri doğru sahil ile Denizli dağları arasında yerleşerek bu beyliği kurmuşlardır. Menteşe Beyliği’ni kuran Türkmenler Selçukluların ellerinde bulunan Pamfilya gibi Likya kıyılarından deniz yoluyla bu havaliye gelmişlerdir. Nitekim beyliğe adı verilmiş olan Menteşe Beyin Sahil Beyi Menteşe diye zikredilmesi bunu kuvvetlendirmektedir. Karya bölgesi 1261'den itibaren Türklerin istilasına uğramıştır.
Menteşe Beyliği Karya’nın tamamı ile Likya’nın bir kısmını yani bugünkü Finike taraflarını Hamid oğullarına geçinceye kadar idarelerinde tutmuştur. Menteşe oğullarıve bu bölgedeki Türkler mükemmel donanmaları sayesinde etrafa akınlar yapmışlar ve bir ara Rodos adasını bile ellerine geçirmişlerdir. Bunlar kuvvetli donanmalarıyla lüzumu halinde Mısır sultanlığına ve Aydın oğullarına da yardım etmişler, Milas ve Balat limanları sayesinde de mühim gelir temin etmişlerdir. Nitekim Menteşe Beyliği’nin Milas, Muğla, Peçin ve Balat şehirlerinde bu dönemde medreselerinin olması sosyal ve kültürel yönden de önemli bir durumda olduklarını göstermektedir

Bölgede ilk Osmanlı fethi muhtemelen Balat’ın 1389–90 kışında ele geçirilmesiyle başlamış, fakat beyliğin geri kalan yerlerini Menteşe Beyi Ahmed Gazi 1391’de ölünceye kadar idareye devam etmiştir. Böylece bu bölgenin tamamının 1391’lerde zapt edildiğini söyleyebiliriz. Menteşe Beyliği toprakları, 1402’deki Ankara Savaşından sonra Timur tarafından Mehmed Bey ile oğlu İlyas Beye verildiği için bu beylik tekrar kurulmuştur. Daha sonra II. Murad burayı 1424’de Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisine katmıştır

Menteşe Beyliği ailesi ve ileri gelenleri ile diğer beyliklerin beyleri ve ileri gelenlerinin çoğu Osmanlı idaresine alınmıştır. Onlara, önceleri kendi topraklarından bir kısmı üzerinde hâkim olma hakkıverilmiş, sonralarıgiderek bu durum mülk veya tımar sistemi çerçevesinde bir takım yükümlülükleri de beraberinde getirerek genel uygulamalara dâhil edilmiştir. Nitekim onların bir kısmının daha sonraki devirlerde bir Osmanlısancakbeyi olarak istihdam edildikleri görülmektedir. Bunun sebebi hanedan ile eski beyliklerin halkını yakınlaştırmak, tepkileri dengelemektir. Beyliklerin adlarının değiştirilmeden BatıAnadolu’daki sancaklara verilmesinde de benzeri maksat düşünülmüştür. Menteşe Beyliği toprakları Osmanlılar zamanında sancak olarak idare edilmiş ve Anadolu Beylerbeyliğine bağlanmıştır. Bu Osmanlı sancağı, beyliğe nazaran arazi bakımından
bazı toprak kayıpları ile biraz değişiklik göstermesine rağmen bu çok büyük bir farklılık
değildir. 1393 senesinde kurulan Anadolu Vilayeti, 1522 tahririnde ve 1530’da 17 sancaktan ibarettir ki,bunlardan biri de Menteşe Sancağıdır. Menteşe Livası, Peçin,Çine, Balat, Milas, Bozöyük, Muğla, Mazun, Tavas, Köyceğiz, Pırnaz, İsravalos ve Meğri kazalarından meydana gelmektedir. Bu bölge şehir ve köy kültürünün yanında önemli oranda Yörüklerin yaşamasıiçin elverişli alanlar sağlamaktadır.

1. 1522–1532 Tarihlerinde Menteşe Bölgesi Yörükleri

a- Menteşe Bölgesi Yörüklerinin İsim Almalarıve Bunlarla İlgili Bazı Tabirler

1522–1532 tarihlerinde bu bölgede yoğun bir Yörük grubunun yaşadığı görülmektedir. Tapu Tahrir Defterleri bize bu konuda yardımcı olmaktadır. 16. asırda Osmanlı Devleti’nde önemli oranda Yörük vardır. Bunların da mühim bir kısmı Anadolu Beylerbeyliği’ndedir. Bilhassa burada asıl yoğunluk Ankara, Kütahya, Menteşe, Aydın, Saruhan, Teke ve Hamid sancaklarındadır. Bu sancaklar içerisinde ise Menteşe Yörük nüfusu ve sayısı itibariyle en yoğun olanıdır. Tapu Tahrir Defterlerinde Menteşe’deki Yörüklerden bahsederken diğer birçok yerde olduğu gibi cemaat, Yörük, konar-göçer,
Türkmen ve tir gibi ifadeler kullanılmıştır. Bunlar arasında kısmen belirli farklar söz konusudur. Fakat çoğu zaman aynı anlamda kullanıldıkları için bu farklılıkları ortaya koymak ise oldukça güç olmaktadır.

Bazı araştırmacılar tarafından, il veya ulus adı altında gruplandırılan konargöçerler, sırasıyla boy (kabile), aşiret, cemaat, oymak, mahalle, oba (aile)  şeklinde bölümlere ayrılmışlardır. Bazıları da aşiret ve alt kavramları daha ayrıntılı ve farklı bir ayrıma tabi tutmuşlardır. Mesela, Sencer Divitcioğlu, Ziya Gökalp, İlhan Şahin ve Tufan Gündüz bunlardandır. Ziya Gökalp: Ayal (akav), ocak, soy, yarım tire, tire, bölük (amar), boy, il ve uruk; Divitçioğlu: Aile, oğuş(aşiret), oba, tire, alt-boy, boy, ok, konat ve budun; Şahin ve Gündüz: Aile, oba (mahalle), oymak, tir, cemaat (aşiret), kabile ve boy (taife) olarak sınıflandırmışlardır.

Burada en dikkati çeken konu, çoğu yerde olmayan tir'lerden bahsedilmesidir. Büyük cemaatlerin çoğu tir'lere ayrılmıştır. Yani tir bir cemaatin alt birimini teşkil etmektedir. Mesela, ''Tir-i Bali Barzasıan Cemaat-i Oturak Barza'' gibi ifadelerle büyük ve önemli bir cemaatin alt kolu olduğu belirtilmiştir. Çok az miktarda da bağımsız olarak yani hiçbir cemaate bağlıolmadan “Tir-i Ahi Evren, Tir-i Ahmed v. Aydın” gibizikredilmiştir. Fakat büyük çoğunluğu “Cemaat-i Oturak Barza, Kayı, Mukata’a-iİskender Bey, Kızılca Keçilü, Horzum, Mukata’a-i Yahşi Bey, Divane Ali ve Güne Barza, Karacakoyunlu” gibi nüfusça büyük ve Osmanlı Devleti’nde ve bölgede önemli bir etkiye
sahip olan Yörüklere tabi olarak yani alt birimi olarak belirtilmişlerdir. Tir’lerin aldığı isimlerin büyük çoğunluğu insan ismidir. Yani büyük ihtimalle o cemaatin ileri gelenleri

Mesela, Sencer Divitcioğluaşağıdaki gibi bir sıralama ve açıklama getirmiştir; 1.Aile: Bir çadırda
yaşayan dede, nine, baba, ana ve bekâr çocuklar 2-a-Oğuş(clan, aşiret):Aynıuruğa bağlıyakın akrabalar birliği. Amca, kardeşler, onların karılarıve yeğenler. b-Oba: Oğuşların beraberce kurduklarıiktisadi birim. 3-Tire:Tire>Tirek>Direk gibi –tir’den türetilmişaynıkesiden olan oğuşların (obaların) sosyal birliği. Tire, Türkmen lehçesinde alt-boy demektir. 4. Alt-boy (sab-tire):Tirelerin boy içinde kurduklarıözgül birleşimler.
5. Boy (tribe, kabile): Bütün tireleri kapsayan sosyal birlik. 6. Ok (Moğolca ulus, federasyon): Siyasal boy
birlikleri. 7. Konat (band):Değişik oğuşlardan ayrılıp kurulan küçük savaşçıölçek. 8. Budun (Kavim, halk):
Önceleri boy birliği olarak kullanılan, fakat aynızamanda halk demek olan terim (Erdal Aksoy, Aynıtez, s.
137–140. Sencer Divitçioğlu, OsmanlıBeyliğinin Kuruluşu, İstanbul 1996, s. 28. Ayrıca bkz. B. Karaca, Aynı
bildiri, s. 113).
18
Konar-göçer bir grupta cemaatin alt birimini teşkil eden “tir” adıdaha çok Anadolu’nun batı
bölgesinde Menteşe ve Isparta civarında yaşayan konar-göçerler tarafından kullanılmakta ve bir oba, mahalle
veya oymaktan daha fazla nüfusa sahip bulunmaktaydı. Esasında Farsça bir kelime olan tir, “ok, fişek, kurşun
ve direk” anlamına gelmektedir. Yine bu tabir İran’daki bazıgöçebe gruplar arasında sosyal bir kurum olarak
kullanılmaktadır. Ayrıca, Oğuz’un manasıOklar veya Oymaklar demektir. Ok, Oymak manasında Batı
Göktürklerinde kullanılmıştır. BatıGöktürk topluluğu on boydan gelmektedir. Kağanlar on boyun boy
beylerine birer ok vermişlerdir. Sonralarıher ok bu boylardan birini ifade etmiştir. Böylece on boya On Ok
denilmiştir. Verilmişolan oklar onların kağana ve devlete tabi olduklarınıve onun idaresinde bulunan
kimseleri temsil eden sembol olarak kullanılmıştır. Yani ok tabiliği, bağımlılığıifade etmekte, yay hâkimlik,
metbuluk manasına gelmektedir. İşte bu bölgedeki Yörükler arasında ok kelimesi anlamında kullanılan tir
devletin bunlara hakim olduğunu ve bunların da tabiliğini ifade etmişolmalıdır (E. Aksoy, Aynıtez, s. 139.
İbrahim Olgun-Cemşit Drahşan, Farsça-Türkçe Sözlük, Ankara 2005, s. 100. Faruk Sümer,  Oğuzlar
(Türkmenler) Tarihleri-Boy teşkilatı-Destanları, İstanbul 1992, s. 14, 20. Ayrıca bkz. B. Karaca, Aynıbildiri).
408
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
veya kethüdasının adıbu isimlendirmede etkili olmuştur. Ayrıca bulunduklarıbölgenin
ve mevkiinin adı, kullandıklarıeşya, ekonomik faaliyetlerinin de etkili olduğunu
görmekteyiz. Burada birçok cemaatin alt bölümlerinin tir olarak kaydedilmesi devletin
bunlarıdaha iyi kayıt altına alma, kontrol etme, belirli kişilerin sorumluluğuna sokma
düşüncesinin ürünüdür. Çünkü Menteşe SancağıYörüklerin yoğun bir şekilde bulunduğu
bir yer olduğu için böyle bir uygulamaya gidilmişolmalıdır. Bunların büyüklüklerinin de
birbirine yakın olmasıparçalanarak böyle bir uygulama yapıldığınıgöstermektedir.
19
.
Genellikle Anadolu Eyaleti’nde ve buna bağlıolarak Hamid, Teke ve özelikle de
Menteşe Sancağı’nda görülen Perakende Yörük taifelerinin bulunması, küçük ve tam
anlamıyla müteferrik olmalarımerkezi otoriteye bağlama, iktisaden istediği gibi
faydalanma düşüncesinin bir ürünüdür. Yine bu bağlamda, OsmanlıDevleti, mukata’a
hanesi ve has reayasıstatüleri içinde kendisine bağladığıYörük topluluklarıile yerleşik
halk arasında bir uyum sağlayabilmişve devlet ile sipahi, sipahi ile reaya arasında teke
tek ilişki demek olan tımar sistemini kurup yaşatabilmiştir. Hatta bu uyum içerisinde
XVI. yüzyılın ortalarına kadar birçok Yörük grubunun kendiliklerinden yerleşik hayata
geçtikleri görülmektedir
20
. 1522’de bu bölgedeki Yörükler içerisinde belirli bir kazaya
bağlıolarak yazılmalarına rağmen “Muğla’da, Balat’da, Ayasluğ’da mütemekkindirler,
Peçin’de, İzmir’de ve Çeşme’de sakindirler” gibi ifadelerin olmasıbunların perakende
olduklarınıve farklıkazalara hatta sancaklara geçerek oralarda da yaşadıklarını
göstermektedir
21
.
Menteşe Bölgesindeki Yörüklerin bir kısmıOğuz boy ismi almıştır. Eymir, Kayı,
Alayundlu, Bayındır, İğdir, Kara ve Kızılca Keçilü gibi Yörükler bunlardandır. Oğuz boy
ismine sahip Yörüklerin yanında bir kısmının, coğrafi saha olarak bulunduklarıyerlere,
siyasi bir hüviyete sahip olan beyliklerin bakiyeleri olmalarına, meskûn olup
olmamalarına, göçebe kültürünün bir neticesi olarak kullandıklarıeşyalara (çardak, çarık
gibi), içtimai ve iktisadi faaliyetlerine (kalburcu, küreci, ziftçi, yaycı, ellici, deveciyan,
oduncuyan, tuzcuyan, boyacı, eskici, demirci,  şerbetçi, eyerci, kamacı, bezirgâncı,
limoncu gibi), yetiştirdikleri hayvan ve tabi olduklarıboya göre (Karacakoyunlu, Kara
Keçili, Kızılca Keçilü, Kayı, Sığırlu), bağlıbulunduklarıtımar, has veya vakıflara,
aşiretlerin hayat tarzına göre (YukarıBarza, Oturak Barza, Göçer Barza, Güne Barza)
22
19
Tirlerin isimleri ile ilgili olarak bkz. Tablo 2–3.
20
E. Aksoy, Aynıtez, s. 109.
21
TD 166 NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, s. 481–574; TD 176, 1–140; Tablo 3.
22
Barza:Vücudunun yarısıbeyaz yarısıkara olan keçi anlamına Çanakkale ve Gelibolu civarında
kullanılmaktadır (Türk Dil kurumu, Derleme Sözlüğü, II, Ankara 1993, s. 536). Balkıca köyü ile Yorga
409
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
bağlıbulunduklarıidari gruplara göre, boy-beyi ailesi ile büyük ölçüde kethüdalarının
adlarına ayrıca, cemaat ihtiyarlarının, ileri gelenlerinin veya muteber kimselerinin
adlarına istinaden isimlendirildikleri görülmektedir
23
.
Menteşe Sancağı’ndaki cemaatler arasında mukata’a
24
ismiyle kaydedilmiş
cemaatlere de rastlamaktayız. Mesela, Mukata’a-i İskender Bey cemaati bu bölgedeki
Yörük gruplarının en önemlilerinden birisidir ve birçok tir’lerden meydana gelmektedir.
Yine Mukata’a-i Yahşi Bey burada bu tarzda kaydedilen cemaatlerdendir. Ayrıca
Mukata’a-i Tavas ve Cemaat-i Mukata’a-i Köseyin (?) de vardır.
b- Menteşe Bölgesi Yörüklerinin Nüfusu
Menteşe’de 1522’de 548 köy, 302 cemaat ve 36 mezra’a kaydedilmiştir. 1532’de
ise 170 cemaat yazılmıştır. Fakat bu sayısadece padişah hassına dâhil olan Yörükleri
göstermektedir. Bu rakamlardan da anlaşıldığıgibi burada 1522-32’de konar-göçerlik
hâkimdir. 1522 tarihinde Menteşe’de toplam 15861 hane, 5663 kara, 1117 mücerred, 247
muaf kaydedilmiştir
25
. Buradan elde edilen sonuca göre
26
(15861 hane + 247 muaf =
köyü arasında Roma dönemine ait bazıkalıntılar vardır. Romalılar döneminde bu bölgeye Barza
denilmektedir (www.balkıca.somee.com).
23
Bkz. Tablo 2–3.
24
Mukata’a, kesim manasınıtaşımakta olup, geliri kimseye dirlik olarak verilmeyip, doğrudan devlet
hazinesine alınan vergi ve gelir kaynaklarına denmektedir. Ayrıca mukata’a usulü, Osmanlımaliyesinin bir
vergi toplama biçimidir. Tımar sisteminin uygulandığıher yerde merkez hazinesinin nakit ihtiyacını
karşılamak için memleketin en zengin vergi ve gelir kaynaklarımukata’a olarak ayrılmıştır. Bunlar cizye,
ağnam, damga, bac, ihtisap, boyahane, bazıbüyük Yörük gruplarıve bütün bir köy veya köy içinde bazı
kesimler mukata’aya kaydedilmişlerdir. Mukata’a statüsünde yazılan şahıslar çift, nim çift, bennak resimleri
yerine vergi olarak kararlaştırılmışolan belli bir miktar ödemektedirler. Ancak bu tatbikat daha ziyade XV.
asırda olmuştur. XVI. asırda mukata’a hanelerine dâhil olanlar da diğer köylüler gibi çift resmini ödemeye
başlamışlardır. XVI. asırda ise mukata’a hanelerinin de tımara çevrilmişolduğu görülmektedir. Ancak bunlar
Tahrir Defterlerine yine mukata’a olarak geçmişlerdir. Muhtemelen buradaki mukata’a yazılan cemaatlerde
de aynıdurum söz konusudur (Mübahat S. Kütükoğlu, XVI. Asırda Tavas Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı,
İstanbul 2002, s. 47; Mehmet Ali Ünal, OsmanlıMüesseseleri Tarihi, Isparta 2002, s. 167).
25
Tapu tahrir defterinde verilmişolan toplam rakamlarla bizim bulduğumuz rakamlar birbirini
tutmamaktadır. 1522 tarihinde defterde toplam, 381 cemaat, 15910 hane, 5666 kara, 1113 mücerred, 249
muaf kaydedilmiştir. Biz nüfus hesaplamalarında ve değerlendirmede bunu değil kendi bulduğumuz
rakamlarıdikkate alacağız.
26
Hesaplamalarda hane deyiminden yola çıkılmıştır. Hanenin bir nüfus ünitesi olarak ifade ettiği
kişi sayısıkonusunda ise bir fikir birliği söz konusu değildir. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda en çok
Barkantarafından ortaya atılan “5” rakamıkullanılmışve Barkan örnek alınmıştır (Barkan, “Tarihi
Demografi Araştırmalarıve OsmanlıTarihi”, Türkiyat Mecmuası, X, İstanbul 1953, s. 12 vd.; Ayrıca bkz.
F. Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 55; Halime Doğru, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve
Sultanönü Sancağı, İstanbul 1992, s. 52-53; İsmet Miroğlu, Kemah Sancağıve Erzincan Kazası(1520-1566), Ankara 1990, s. 141-143); Bununla birlikte, coğrafî ve sosyal şartlarıda göz önünde bulunduran
M. Ali Ünal, hane birimini 7 kişi olarak kabul etmiştir (M. Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı
(1518-1566), Ankara 1989, s. 63-64). Biz ise umumi olarak kabul gören 5 rakamınıdeğerlendirmede
kullanacağız.
410
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
16108; 16108 x 5 = 80540; 80540 + 1117 mücerred= 81657) 81657 kişi Yörük hayatı
yaşamaktadır. Söz konusu tarihte toplam sancak nüfusu ise 49711 nefer, 34642 hane,
1351 muaf, 11124 kara, 2528 mücerred, 64 gebrandan meydana gelmekteydi. Bu
verilerden hareketle sancakta 1522 tarihinde(34642 hane + 1350 muaf = 35993; 35993 x
5= 179965; 179965 + 2528 mücerred = 182493 kişi) yaklaşık olarak 182493 kişi
yaşamakta idi ki bunların 81657’si yani yaklaşık % 45’i Yörük hayatısürmekteydi.
Dolayısıyla sancakta yaşayanların yarıya yakınıkonar-göçer olup hemen hemen sancağın
bütün kazalarına dağılmışdurumdaydılar.
1532 tarihinde ise Menteşe sancağında 13124 hane, 7640 bennak, 2422 kara, 1845
çift, 1089 nim çift, 181 muaf zümre kaydedilmiştir
27
. Buradan hareketle mezkûr tarihte
Yörüklerin nüfusu (13124 hane + 181 muaf =13305; 13305 x 5 = 66525) 66525 kişi
olarak hesaplanmaktadır. Yine buradaki rakamlarda zikredilen tarihte sadece padişah
hassına bağlıYörüklerin olduğunu göz önünde bulundurmamız gerektiğini hatırlamalıyız.
Aynıtarihlerde padişah hassına tabi olmayan Yörükler de hesaplamaya katılırsa bu sayı
tahminen % 30–40 civarında artmışolacaktır. Çünkü 1522 ve 1532 tarihlerinde yani her
iki tahrirde de geçen Yörüklerdeki artışlara baktığımızda bu ortaya çıkmaktadır
28
.

c- Menteşe Bölgesindeki Önemli Yörük Grupları

1. Oğuz Boy İsmini Taşıyan Yörükler

Faruk Sümer, Tahrir defterlerinde geçen Oğuz boy isimlerini taşıyan cemaatler ve yer adlarından hareketle 24 boydan 23’ünün Anadolu’ya gelmişolduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Esasen Hazar-Ötesi Türkmenlerinin meydana gelmesinde birinci derecede amil olan Salur, Çavuldur (Çavundur), Karkın, Eymür, İğdir ve Yazırlar'dan bilhassa ilk dördünün Anadolu’da kuvvetli bir varlık gösterdiğini söylemekte, hatta 1532 tarihinde deftere göre toplam, 13124 hane, 7719 bennak, 2454 kara, 1862 çift, 1089 nim çift, 181 muaf zümre kaydedilmiştir. Fakat biz kendi bulduğumuz rakamları hesaplamalarda kullanacağız.

Halil İnalcık tarafından 1520-1535 tarihlerinde Menteşe'de 19219 hane halkının Yörük olduğu
belirtilmiştir. Bizim bulduğumuz rakamlara Müsellem çiftliklerindeki Yörükleri de dâhil edersek
muhtemelen İnalcık'ın rakamlarına yaklaşılacaktır. İnalcık yine 1570–1580 tarihlerinde Menteşe’de
16912 hane Yörük olduğundan bahsetmektedir. Ayrıca 1520–1580 arasındaki genel nüfus artışının % 42, göçerlerdeki nüfus artışının ise % 52 civarında olduğunu belirtmektedir. Bu artışıdoğal büyüme hızının yüksekliğiyle değil doğudan süregelen göçlerle açıklamaktadır. Yine 16. yüzyılda bütün Akdeniz dünyasında bir nüfus artışı söz konusudur. Muhtemelen Menteşe Yörüklerinin 1522 ile 1532 arasındaki önemli orandaki artışının sebeplerini de bu doğrultuda görmek gerekmektedir. Çünkü bazıYörük gruplarında mühim oranda bir artış söz konusu olmuştur. 1583 tahririnde ise yine İnalcık’ın verilerine yakın bir durumun söz konusu olacağını tahmin etmekteyiz (Halil İnalcık, Aynıeser, s. 71–72; Yunus
Koç, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Nüfus Yapısı(1300–1900”, Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara 1999, s. 451–545; TK. KKA 110, s. 2/b-48/b).

bunlardan Salur, Eymür ve Karkınlar’ın Anadolu’nun iskânında birinci derecede rol
oynadığınıbelirtmektedir. Yine Hazar-Ötesi Türkmenlerinin meydana gelişinde amil
olduklarıanlaşılan Kayı, Bayındır ve Beğ-Dilliler’e gelince, bunlardan Kayı’nın
Anadolu’nun fetih ve iskânında en mühim rolü oynadığıifade edilmektedir. Ayrıca
Peçenek, Yıva, Büğdüz, Dodurga, Kızık ve Ala-Yundlular’ın Anadolu’da diğer boylara
nazaran biraz daha az bulunduklarınıbelirtmektedir. Yine ona göre, XVI. yüzyılda
Anadolu’da en fazla yer ismi geçen boylar sırayla; Kayı, Avşar, Kınık, Eymür, Karkın,
Bayındır, Salur, Yüreğir, Çepni, İğdir, Bayat, Ala-Yuntlu ve bunlarıdiğer boylar takip
etmektedir. XV. ve XVII. yüzyıllarda Anadolu’da ve hatta  İran’daki boylardan
birçoklarının Avşar, Bayat, Döğer, Çavundur, Salur, Eymir, Bayındır gibi, daha ziyade
Türk boylarıarasında şahıs ismi şeklinde kullanıldığının görüldüğüdür. Şu da bilinmelidir
ki Osmanlıdevrinde Anadolu’da köylerde ve şehirlerde Oğuz boy ismini taşımayan
yerleşik veya konar-göçerler de Oğuz boylarından gelmektedir. Bizim burada
bahsettiğimiz bu döneme kadar Oğuz ismini devam ettirenleri kastetmemizdir. Yine
değinilmesi gereken bir konu da her Oğuz boyu yerleştiği yere kendi adınıvermemiştir.
XVI. yüzyılda en büyük KayıoymağıDenizli’nin kuzeyinde yaşamaktaydı.  İkinci
kalabalık Kayıteşekkülü Menteşe sancağındaydı. Menteşe Kayılarıdoğrudan doğruya
Denizli Kayıları’nın bir parçasıolsa gerektir
29
. XVI. yüzyılda Menteşe’de KayıYörükleri
ve onun alt kollarıharicinde altıtane Kayıisimli köy vardır. Bunların ikisi Balat diğerleri
ise Köyceğiz, Meğri, Çine ve Pırnaz kazalarındadır
30
. Menteşe’de bulunan Kayı
Yörüklerinin ayrıntısıise şu şekildedir:
Kayı:  KayıYörükleri de Menteşe Sancağı’ndaki önemli Yörük grubunu
oluşturmaktadır. Kayılar, Menteşe’nin haricinde Anadolu’da Adana, Sis, Niğde, Ankara,
Kütahya, Hamid, Kengiri, Hüdavendigar, Kastamonu, Çirmen ve Paşa sancaklarıgibi
birçok yerde yaşamaktadır
31
. Bunlar Menteşe’de 1522 ve 1532’de 13 tir ve alt gruba
ayrılmışlardır. 1522’de 599 hane, 250 kara, 53 mücerred ve 11 muaf’tan meydana
gelmektedir. Hâsıllarıda 30000 akçadır. 1532’de ise 942 hane, 488 bennak, 212 kara
32
,
141 çift, 110 nim çift ve 28 muaf’tan oluşmaktadır. Hâsıllarıise 31090 akçaya çıkmıştır.
Görüldüğü gibi hâsılda ve nüfusta önemli bir artışmeydana gelmiştir. KayıYörükleri ve
29
Faruk Sümer, Aynıeser, s. 173–177, 327. Oğuzlar, Oğuz boy teşkilatıve Oğuz boylarıile ilgili
olarak daha fazla bilgi için bkz. Tufan Gündüz, “Oğuzlar/Türkmenler”, Türkler, II, Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara 2002, s. 263–276.
30
Faruk Sümer, Aynıeser, s. 305–306.
31
Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret
ve Cemaatler, İstanbul 2005, s. 428–29. Ayrıca bkz. Tablo 2–3.
32
1532 tarihinde defterde toplam, 486 bennak, 205 kara kaydedilmiştir.
412
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
diğer Yörüklerdeki artışaz önce değindiğimiz gibi doğudan batıya olan göçler, bazı
perakende Yörüklerin kaydedilmesi ve XVI. asırda genel Akdeniz dünyasındaki nüfus
artışıyla izah olunabilir
33
.
Kızılca Keçilü:Diğer önemli bir Yörük grubu Kızılca Keçilüdür. Bunlar da
Kayıların bir parçasıolsa gerektir. Konar-göçeryörükan taifesinden olan Kızılca
Keçilüler, Menteşe’nin haricinde Biga, Kütahya, Maraş, Adana, Tarsus, Sis, İçel, Niğde,
Hüdavendigar, Erzurum ve Karasi sancaklarında da görülmektedirler. Ayrıca burada
Kızılca Keçilü ile beraber Kara Keçili Yörükleri de bulunmaktadır
34
. Kızılca Keçilüler,
Menteşe’de 1522 ve 1532’de 8 adet tir ve cemaatten meydana gelmekte olup Peçin,
Bozöyük, Tavas ve Muğla gibi kazalara dağılmışdurumdadır. 1522’de 358 hane, 157
kara, 18 mücerred, 8 muaf’tan oluşmakta olup hâsılları28500 akçadır. 1532’de ise 626
hane, 390 bennak, 121 kara, 82 çift, 33 nim çift ve 5 muaf’tan meydana gelmektedir.
Hâsıllarıise 30538 akça olmuştur. Görüldüğü gibi ufak da olsa bir artışsöz konusudur.
Kayı, Kızılca ve Kara Keçililer haricinde bu bölgede Oğuz boylarından olan başka
boy ve oymaklara da tesadüf edilmektedir. Meğri kazasında Bayatismiyle geçen bir köy
bulunmaktadır. Peçin kazasında Yazırköyü, Peçin ve Meğri kazalarında Dodurga
köyleri, Balat ve Kula’da Afşarköyleri, Yine Balat ve başka bir kazada Bayındırköyleri,
Köyceğiz, Tavas ve Şeyhlü kazalarında Eymürköyleri, Pırnaz ve Köyceğiz kazalarında
Yüreğir köyleri, yine Balat kazasında Küçük-Kınıkköyü Oğuz boy ismini taşıyan yerler
olarak karşımıza çıkmaktadır
35
. Bu köyler ve az önce bahsettiğimiz Yörüklerin içinde
geçen Eymir, Kayı, Ala-Yundlu, Bayındır, İğdir, Kızılca ve Kara Keçiligibi Oğuz boy
ismini taşıyan cemaatler bize bölgedeki Oğuz etkisini ve bunların hala birçoğunun
kullanılmaya devam ettiğini göstermektedir.
2. Diğer Önemli Yörük Grupları
Oturak Barza:1522’de Oturak Barza cemaati, 32 tir’den meydana gelmekte ve bu
bölgedeki en önemli Yörük gruplarından birini oluşturmaktadır. Bunlar da Mazun, Çine,
Söbüce, Milas, Peçin ve Balat gibi Menteşe Sancağı’nın hemen hemen bütün kazalarına
dağılmışdurumdadır. 1522’de 1174 hane, 248 kara, 169 mücerred, 20 muaf’tan meydana
gelmektedir. Hâsıllarıise 55000 akçadır. Aynıcemaat 1532’de 29 tir’e ayrılmışdurumda
33
1583 tarihinde ise Kayıcemaati 50 çift, 44 nim çift, 299 bennak ve 274 kara’dan meydana
gelmektedir. Hâsıllarıda 31000 akçadır. TK. KKA 110, s. 29/a-32/b.
34
Cevdet Türkay, Aynıeser, s. 451; Bu gün Kara Keçili ve Kızıl Keçili Yörükleri Anadolu’nun
birçok bölgesinde görülmektedirler. Kara Keçililer ve Kızıl Keçililer hakkında daha genişbilgi için bkz.
Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar arasıBilgi Şöleni Bildirileri, Ankara 1999.
35
Faruk Sümer, Aynıeser, s. 305–326.
413
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
olup 1494 hane, 861 bennak, 232 kara, 295 çift, 109 nim çift ve 18 muaf’tan
oluşmaktadır. Hâsıllarıise 60151 akçaya çıkmıştır
36
.
Mukata’a-i İskender Bey:Yine buradaki Yörüklerden sayıve nüfusça büyük
olanlardan biri de Mukata’a-i İskender Bey’dir. 1522’de 10, 1532’de ise 11 tir’e
ayrılmıştır. Peçin, Muğla ve Çine gibi kazalarda yaşamaktaydı. 1522’de 367 hane, 157
kara, 29 mücerred ve 10 muaf yetişkin erkek nüfusu olup, hâsıllarıise 33500 akçadır.
1532’de ise 664 hane, 387 bennak, 145 kara, 91 çift, 46 nim çift ve 14 muaf zümreden
oluşmakta olup, hâsıllarıise 36616 akçadır. Görüldüğü gibi 1532’de sadece Padişah
hassına bağlıolan Yörükler kaydedilmişolmasına rağmen nüfuslarıve hâsılları
artmıştır
37
.
Horzum:Türkman Yörükan Taifesinden olan Horzum Yörükleri, Menteşe ile
birlikte Teke, Hamid, Konya, İçel, Alaiye, Akşehir, Saruhan ve Kütahya gibi sancaklarda
da yaşamakta olup bu bölgenin en mühim Yörüklerinden birini meydana getiriyorlardı
38
.
1522’de 22 tir ve cemaatin alt kollarına ayrılmıştır. 1532’de ise 26 alt birimden meydana
gelmekteydi. 1522’de 914 hane, 456 kara, 38 mücerred, 12 muaf’tan oluşmaktaydı.
1532’de ise 1709 hane, 1073 bennak, 301 kara, 209 çift, 128 nim çift ve 31 muaf’tan
oluşmakta olup hâsılları100366 akçadır
39
.
Yahşi Fakih:Yörükan Taifesinden olan Yahşi Fakih Yörükleri Menteşe Sancağı
haricinde Paşa Sancağı’nın Edirne kazasında da yaşamaktaydılar
40
. Bunlar Menteşe’nin
Muğla ve Peçin kazalarında görülmektedirler. 1522’de 197 hane, 148 kara, 20 mücerred,
4 muaf’tan meydana gelmişolup hâsılları27500 akçadır. 1532’de ise 346 hane, 194
bennak, 75 kara, 53 çift, 24 nim çift ve 7 muaf’tan oluşmaktadır. Hâsılları28217
akçadır
41
.
Kızılca Balkıca:Kızılca Balkıca Cemaati yine toplu olarak bahsedilen ve burada
36
1522 tarihinde deftere toplam 1171 hane, 251 kara, 169 mücerred, 20 muaf olarak kaydedilmiştir.
1532’de ise deftere 1494 hane, 855 bennak, 233 kara, 298 çift, 108 nim çift ve 18 muaf kaydedilmiştir.
1583 yılında ise Cemaat-i Oturak Barza 88 çift, 79 nim çift, 394 bennak, 376 kara’dan meydana gelmekte
olup hâsılları35000 akçadır. TK. KKA 110, s. 2/b-8/b.
37
Bu cemaat 1583 yılında 47 çift, 46 nim çift, 219 bennak, 155 kara’dan meydana gelmekte olup
hâsıllarıise 30500 akçadır. TK. KKA 110,s. 26/b-29/a.
38
Cevdet Türkay, Aynıeser, s. 361.
39
1522 tarihinde defterde toplam, 918 hane, 400 kara, 38 mücerred, 13 muaf kaydedilmiştir.
1532’de ise defterde toplam, 1709 hane, 1062 bennak, 310 kara, 203 çift, 134 nim çift ve 31 muaf
kaydedilmiştir. Bu cemaat 1583 yılında ise 106 çift, 176 nim çift, 676 bennak, 661 kara kaydedilmişolup
hâsılları90000 akçadır. TK. KKA 110, s. 33/a-41/b.
40
Cevdet Türkay, Aynıeser, s. 648.
41
Bu cemaat 1583 yılında 46 çift, 37 nim çift, 135 bennak, 181 kara kaydedilmişolup hâsılları
30000 akçadır. TK. KKA 110, 41/b-43/b.
414
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
önemli olan Yörüklerdendir. Bunlar Meğri kazasına kaydedilmişlerdir. 1522 ve 1532’de 5
alt bölüme ayrılmışlardır. 1522’de 349 hane, 245 kara, 11 mücerred, 12 muaf’tan
oluşmakta olup hâsılları30000 akçadır. 1532’de ise 761 hane, 448 bennak, 151 kara, 76
çift, 86 nim çift ve 15 muaf’tan meydana gelmektedir. Hâsıllarıda 32391 akçadır
42
.
Divane Ali ve Güne Barza:Yine bu bölgedeki en önemli cemaatlerden birisi
Divane Ali ve Güne Barza’dır. Bu cemaat 1522’de 50 tir’e ayrılmıştır. 1532’de ise 52
tir’den oluşmaktadır. Bunlar Tavas, Muğla, Bozöyük, Çine ve özellikle Peçin kazalarında
yaşamaktaydılar. 1522’de 2933 hane, 1095 kara, 199mücerred, 50 muaf’tan meydana
gelmekte olup hâsılları146000 akçadır. 1532’de ise 5111 hane, 3078 bennak, 934 kara,
537 çift, 421 nim çift ve 43 muaf’tan oluşmaktaydı
43
. Hâsılları251800 akçadır.
Rakamlardan da anlaşıldığıgibi hem nüfus yönünden hem de hâsıl bakımından çok
önemli bir artışmeydana gelmiştir
44
.
Karacakoyunlu:Karacakoyunlu Yörükleri de Menteşe Sancağı’nın önemli
cemaatlerindendir. Bunlar 1522’de 19, 1532’de ise 20 tir ve alt cemaat gruplarından
oluşmaktadır. Çine, Söbüce, Mazun, Balat, Peçin, Demirler, Bozöyük, Suğla gibi
kazalarda yaşamaktadırlar. 1522’de 960 hane, 308 kara, 67 mücerred, 21 muaf’tan
oluşmaktadırlar. Hâsılları52500 akçadır. 1532’de ise 1471 hane, 721 bennak, 251 kara,
361 çift, 132 nim çift ve 20 muafdan meydana gelmektedirler
45
. Hâsıllarıda 59187
akçadır
46
.
Diğer önemli Yörük grupları  Cemaat-i Sazak tabi-i Matran, Cemaat-i
Sekekçi(?), Cemaat-i Elsüz tabi-i Matran, Karye-i Karpuzlu’daki cemaatler,
Balyabolu ve Tir-i Kozviran’dır. Bunlar Menteşe Sancağı’nın hemen hemen bütün
kazalarına dağılmışlardır. 1522 tahririnde kaydedilmişolmalarına rağmen 1532 tahririnde
görülmemektedirler. Bunun da sebebi 1532’de sadece padişah hassına girenler
kaydedilmiştir. Hâsıl ve nüfus yönünden de yukarda bahsettiğimiz Yörüklerle mukayese
ettiğimizde daha küçüktürler.
1522 tarihinde 100 haneyi geçen Yörükler;Oturak Barza, Mukata’a-i İskender
42
Bu cemaat 1583 yılında ise 773 hane, 53 çift, 86 nim çift, 199 bennak, 276 kara’dan meydana
gelmektedir. Hâsıllarıda 34000 akçadır. TK. KKA 110, s. 43/b-48/b.
43
Defterde 1532 tahririnde toplam, 5111 hane, 3181 bennak, 958 kara, 557 çift, 415 nim çift ve 43
muaf kaydedilmiştir.
44
1583 yılında sadece Güne Barza cemaati 241 çift, 294 nim çift, 1030 bennak ve 826 kara’dan
meydana gelmekte olup hâsıllarıise 139500 akçadır. TK. KKA 110, s. 9/a.
45
Defterde 1522 tahririnde toplam 960 hane, 308 kara, 63 mücerred ve 22 muaf kaydedilmiştir.
1532’de ise 1471 hane, 721 bennak, 256 kara, 361 çift, 133 nim çift ve 20 muaf kaydedilmiştir.
46
1583 yılında bu cemaat 62 çift, 44 nim çift, 118 bennak, 147 kara’dan meydana gelmekte olup
hâsılları30000 akçadır. TK. KKA 110, s. 48/b.
415
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
Bey, Kayı, Kızılca Keçilü, Horzum, Mukata’a-i Yahşi Bey, Kızılca Balkıca, Divane Ali
ve Güne Barza, Karacakoyunlu, Sazak, Elsüz, Karye-i Karpuz’daki cemaatler, Balyabolu,
Tir-i Kozviran, Yaylacuk, Alayundlu, Reaya-yıMüteferrik, Busar, Taşkatı, Günyaka ve
Perakende gibi Yörüklerdir. 1532’deise Oturak Barza, Mukata’a-i İskender Bey, Kayı,
Kızılca Keçilü, Horzum, Mukata’a-i Yahşi Bey, Kızılca Balkıca, Divane Ali ve Güne
Barza ve Karacakoyunlu gibi Yörüklerdir
47
.
c- Menteşe Bölgesi Yörüklerinin Sosyal ve Ekonomik Etkinlikleri
Diğer bölgelerdeki Yörükler gibi buradakiler de kendi bölgelerinin Türkleşmesinde
ve İslamlaşmasında büyük katkısağlamışlardır. Ayrıca OsmanlıBeyliği ile diğer
beyliklerin kuruluşunda, gelişmesinde ve askeri olarak kullanılmasında etkili olmuşlardır.
Yine, beyliklerin en önemli itici gücü ve dinamizmini meydana getirmişlerdir
48
. Konargöçerlerin ekonomisinde hayvancılık önemli bir yere sahiptir. Fakat kendi ihtiyaçlarını
karşılayacak kadar kışlakta konduklarıyerlerde küçük çapta tarım yapmışlardır. Menteşe
Yörükleri ile ilgili kayıtlarda “Topraklarıyoktur”, “topraklarıvardır”, “hariç toprakta
konarlar”, “hariç toprakta otururlar”, “ektikleri yerin öşrün verip”, “Oturak Barza”,
“Göçer Barza” gibi ifadelerin olması, ayrıca Yörüklerin ödedikleri vergiler arasında
“resm-i çift, nim çift ve bennak”gibi vergilerin geçmesi, yine hâsıl içerisinde “tahıl,
pamuk”vb. ürünlerin yer almasıbize bunların bazılarının çiftliklere sahip olduklarınıve
hayvancılığın yanında tarımla da iştigal ettiklerini göstermektedir
49
.
Ayrıca İstanbul gibi büyük merkezlerin ve sefer sırasında ordunun et ile yağ
ihtiyacı, Yörüklerin besledikleri hayvanlardan karşılanmaktaydı
50
. Yörükler tarım, et
ihtiyacının karşılanması, kerestecilik ve halıihracının yanında zahire, tuz nakli için deve
yetiştirmişler ve bunlarıdevletin ihtiyaç duyduğu anlarda kullandırmışlardır. Hatta
seferden geri kalan bazıdevelerin bakımıve iaşesini de yerine getirmişlerdir. Buradaki
47
Menteşe Yörüklerinin nüfus dağılımı, sayısı, hâsıllarıve isimleriyle ilgili bkz. Tablo 2–3.
48
Sema Altunay, XVI ve XVII. Yüzyıllarda Rumeli Yörükleri ve Naldöken Yürük Grubu,
(YayınlanmamışDoktora Tezi), Eskişehir Anadolu Üniversitesi S.B.E., Eskişehir 1999, s. 53-55. Ayrıca
bu konuda bkz. Feridun Emecen, “BatıAnadolu’da Yörükler”, Anadolu’da ve Rumeli’de Yörükler ve
Türkmenler Sempozyumu Bildirileri, Ankara 2000, s. 113-120.
49
TD 166, s. 482–574; TD 176, s. 1–140. Ayrıca bkz. Tablo 2–3.
50
Bu bölgeye ve diğer bazıyerlere gönderilen bir Mühime hükmünde özetle, “Osmanlı
Devletindeki bazıceleplerin kürekçi, akıncı, doğancı, voynuk, tuzcu vesaire yazılarak celepliği
bıraktıklarıve bunun yüzünden koyun sütü işinin tavsadığıve İstanbul’da et darlığıbaşgösterdiği
belirtilerek yazılıceleplerin koyun işinden başka işlerle uğraşmamaları” istenmektedir: MD (Mühime
Defteri) 60, Gurre-i Zilhicce 993, s. 84/191; B. Karaca, Aynıbildiri, s.116. Ayrıca bkz. Latif Armağan,
“OsmanlıDevleti’nde Konar-Göçerler”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s. 142–150; Tufan Gündüz,
Anadolu’da Türkmen Aşiretleri-Bozulus Türkmenleri (1540-1640), Ankara 1997, s. 120.
416
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
Yörükler arasında “Tir-i Deveciler cemaat-i Göçer Günebarza”, yine Menteşe Sancağıile
ilgili bir  Mühimmehükmünde Tavas memlehasında hâsıl olan tuzun Tavas’taki bir
cemaatin ahalisi tarafından Muğla ve Tavas kadılıklarına nakli deveciliğin önemi ve
buradaki durumu hakkında bilgi vermektedir
51
.
Yörüklerin devlete en önemli katkısından biri de hayvan yetiştirmeleri ve hayvanla
ilgili bazıvergileri vermeleridir. Hayvanlardan alınan vergilerle ne kadar hayvan
yetiştirdiklerini ortaya koymak mümkün olmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nda koyun
ve keçiden alınan vergiye adet-i ağnam denilmektedir. Bu vergi ayrıca koyun ve keçinin
kuzu ve oğlaklarından alınmaz. Ağnam resmi Müslim ve gayri Müslim ayırt edilmeksizin
herkesten bazıyerlerde Mart sonunda veya Nisan başında 2 veya 3 koyuna 1 akça olarak
alınmaktadır
52
. Menteşe ve Hamid Sancakları’nda da iki koyuna bir akça alındığını
görmekteyiz. Ağıl resmi ise her sürüden üç akçe alınmaktadır
53
.
1522’de Menteşe Sancağı’nda ise hâsılın tam dökümü yapılmamıştır. Ama
çoğunluğun resm-i ağnam, otlak ve ağıl resminden geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Büyük Yörük grubu ve buna bağlıcemaatlerin hepsi kaydedildikten sonra toplam hâsıl ve
hane sayılarıverilmiştir. Hâsılın içerisinde de “resm-i çift ve bennak ve kara ve resm-i
ağnam ve kivare ve cürm-i cinayet ve bad-ıheva ve gayri” şeklinde zikredilerek nelerden
meydana geldiği belirtilmiştir. 1522 tarihinde toplam hâsıl 1111981 (defterde ise
1110831) akçadır. 1532’de ise 630356 akçadır
54
.
Konar-göçer toplulukların ekonomik yaşamında hayvan yetiştiriciliğinin yanısıra
dokumacılık, dericilik de bunların uğraşlarındandır
55
. Yine bu bölgedeki Yörüklerden
birisinde “Cemaat-i Limoncular İnlice’de limon bekler imişektikleri yerde öşr ü salariye
verip baki rüsumların sancakbeyine verirler”
56
denilmekte, böylece onların
görevlerinden biri daha ortaya çıkmaktadır. Menteşe Yörüklerinin görevlerinden biri de
51
MD 41, 18 Ramazan 987, s. 140/313.
52
Neşet Çağatay, “Osmanlı İmparatorluğunda Re’ayadan Alınan Vergi ve Resimler”, DTCFD, V,
sayı5, 1947, s. 483–511.
53
TD 176, s. 140, 271: Menteşe’de bir çiftlik tasarruf edenlerden 33 akça çift resmi, yarım çift
tasarruf edenlerden 17 akça nim çift resmi alınırken, müzevvec yani evli olup çiftliği olmayanlardan 12
akça bennak resmi, mücerred yani çalışabilecek olgunluktaki bekârlardan da 6 akça kara resmi alınırdı.
Göçerlerde de benzer bir vergi düzeni söz konusudur. Yeterli miktarda koyunu olanlar “hane” yine evli
olup yeterince koyunu olmayanlar bennak, bekârlarise mücerred statüsündeidiler. Hamid Sancağı’nda 25
adetten fazla koyunu olanlar hane statüsünde olup bunlardan “ganem resmi” alınırdı(Ahmed Akgündüz,
OsmanlıKanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, II, İstanbul 1990, s. 175–178, 255–263).
54
TD 176, s. 1–140. Ayrıca bkz. Tablo 2–3.
55
S. Altunay, Aynıtez, s. 56–57.
56
TD 166, s. 557. Ayrıca bkz. Tablo 2–3.
417
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
Balat’ın dalyanında ve denizde balık avlamaktır
57
. Yörükler içerisindeki muaflar arasında
imam, derviş, şeyh-i zaviye, muhassıl, sipahi ve sipahizade, hatip, müezzin, kayyum,
mütevelli, kadı, kethüda, müderris ve tekye-nişin gibi zümrelerin olmasıbunların sosyal
ve kültürel durumlarınıda yansıtmaktadır. Yani Yörüklerin sadece hayvancılık
yapmadıklarınıbazılarının kültürel ve sosyal aktivitelere katıldıklarınıgöstermektedir
58
.
Tablo 1. 1522–1532 Tarihlerinde Menteşe Bölgesi Yörüklerindeki Muaf Zümrelerin Dağılımı
Muaf Zümreler  1522 Tarihi  1532 Tarihi
Ama  -  3
Gaib  -  7
Hafız  -  2
Hatip  20  8
İmam  101  5
Kethüda  -  2
Kötürüm  -  4
Ma’lul  -  4
Ma’lum  -  4
Ma’sum  -  14
Mecnun  -  1
Muallim  -  1
Muhassıl  125  71
Müezzin  -  2
Mütevelli  -  2
Na ma’lum  -  12
Ö. Olmayan  -  25
Pir-i Fani  -  12
Sahib-i berat  1  -
Sipahizade  -  1
Şeyh  -  1
TOPLAM  247  181
Yine buradaki cemaatler arasında “Tir-i Günebarza Göçer nam-ıdiğer Kocayalak
eskicidirler, Cemaat-i Sığırlu, Tir-i Geyik, Tir-i Katrancıyan, Cemaat-i Boyacılar, Tir-i
Kelekçi Cemaat-i Kürebarza, Tir-i Kalburcu Cemaat-i Günebarza, Tir-i KamacıHalid
(?), Tir-i Şerbetçi Mehmed v. İbrahim, Cemaat-i Bostancıyan, Cemaat-i Halaclar der
Dalaman, Cemaat-i Bezirgânlar, Tir-i Eyerciler, Tir-i Temurcu (Demirci) İbrahim”gibi
ifadelere ve isimlere rastlanmasımuhtemelen yaptıklarıişlerden dolayı“eskici, sığırlu,
geyik, katrancı, kalburcu, kelekçi, kamacı,  şerbetçi, demirci, bostancı, halaclar,
bezirgânlar, eyerciler, boyacılar” isimlerini almışolduklarınıakla getirmektedir.
Menteşe Sancaklarındaki cemaatlerin bir kısmı  Safevi  Devleti’nin kuruluşunda etkili
57
TD 166, s.509. Ayrıca bkz. Tablo 2–3.
58
Bkz. Tablo 1.
418
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
olmak gibi önemli siyasi ve sosyal olaylara da katılmışlardır
59
.
Sonuç
Menteşe bölgesindeki yörüklerin Osmanlı Devleti’nin ve Anadolu Eyaleti'nin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik tarihinde çok önemli yeri vardır. Buradaki insanların 1522’de yarıya yakının yani 81657 kişinin Yörük hayatı yaşaması bunların bölge hayatı üzerindeki etkilerini göstermektedir. Bu rakam 1532’de 66525 civarındadır. Fakat bu tarihte sadece Padişah hassına bağlıolan cemaatler yazıldığı içindir. Her iki tahrirde de
kaydedilen Yörükleri karşılaştırdığımızda nüfuslarının ve hâsıllarının artmışolduğunu
görmekteyiz. Dolayısıyla bu tarihte daha fazla nüfusa sahip olacaklarıkesindir. 1522
tarihinde sayılarıdefterde toplam olarak 381 verilmişolmasına rağmen bizim
hesaplamamızda 302 olduklarıgörülmüştür. BazıYörüklerin isimleri birkaç defa
geçmesine rağmen biz onlarıbirleştirerek bir değerlendirme yapmadık. Defterdeki
toplam sayıyıda göz önünde bulundurarak ayrıayrıhesaplama ve değerlendirmesini
yaptık. 1532’de de 170 Yörük kaydedilmiştir. Bu Yörüklerin birçoğu 100 haneyi
geçmektedir. Buradaki Yörükler ilk önce Menteşe Beyliği’nin sonra OsmanlıDevleti’nin
itici gücü olmuşlar, bölgenin Türkleşmesinde, İslamlaşmasında, iskânında ve sosyal ve
kültürel hayatında mühim rol oynamışlardır. Ayrıca ekonomik olarak devlete önemli
katkısağlamışlardır. Hayvancılığın yanında bilindiği gibi BatıAnadolu’daki Yörüklerin
tarımda da etkili olduklarınıgörmekteyiz. Yine bu bölge Oğuz boylarının yerleşmesine ve
önemli Yörük gruplarının varlığına sahne olmuştur.

KAYNAKLAR 

BOA, MD (Mühimme Defteri) 60, Gurre-i Zilhicce 993, s. 84/191;
BOA, MD (Mühimme Defteri) 41, 18 Ramazan 987, s. 140/313.
BOA, TD ( Tapu Tahrir Defteri) 176, s. 1–140.
BOA, TD (Tapu Tahrir Defteri) 166, 481–574.
TK. KKA 110, s. 2–48.
166 NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), T.C. Başbakanlık Devlet
Arş. Genel Müd. OsmanlıArşivi Daire BaşkanlığıYayın Nu: 27, Ankara 1995, s. 481–574.
438 NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), I, T.C. Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü OsmanlıArşivi Daire BaşkanlığıYayın Nu: 13, Ankara 1993.
www.balkıca.somee.com.
59
Bu konuda daha genişbilgi için bkz. Faruk Sümer, Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde
Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1992.
419
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
Akgündüz, Ahmed, OsmanlıKanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, II, Fey Vakfı, İstanbul
1990.
Aksoy, Erdal, Yörük ve Türkmenlerin Sosyo-Kültürel Yapısı(Kırıkkale Karakeçili Aşireti
Örneği), (YayınlanmamışDoktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi S.B.E., Ankara 2001.
Altunay, Sema, XVI ve XVII. Yüzyıllarda Rumeli Yörükleri ve Naldöken Yürük Grubu,
(YayınlanmamışDoktora Tezi), Eskişehir Anadolu Üniversitesi S.B.E., Eskişehir 1999.
Armağan, Latif, “OsmanlıDevleti’nde Konar-Göçerler”, Osmanlı, IV, Ankara 1999, s.
142–150.
Barkan, Ö.L., “Tarihi Demografi Araştırmalarıve OsmanlıTarihi”, Türkiyat Mecmuası, X,
İstanbul 1953.
Çağatay, Neşet, “Osmanlı  İmparatorluğunda Re’ayadan Alınan Vergi ve Resimler”,
DTCFD, V, sayı5, 1947, s. 483–511.
Çetintürk, Selahaddin, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yürük Sınıfıve Hukuki Statüleri”,
DTCFD, II, Ankara 1943, s. 107–108.
Demirkent, Işın, Ioannes Kınnamos’un Historia’sı(1118–1176), TTK, Ankara 2001.
Divitçioğlu, Sencer, OsmanlıBeyliğinin Kuruluşu, İstanbul 1996.
Doğru, Halime, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, İstanbul 1992.
Emecen, Feridun M., “Osmanlılar ve Türkmen Beylikleri (1350-1450)”, İlk Osmanlılar ve
BatıAnadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi, İstanbul 2005, s. 37-74.
Emecen, Feridun M., “Gazaya Dair –XIV. Yüzyıl KaynaklarıArasında Bir Gezinti”, İlk
Osmanlılar ve BatıAnadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi, İstanbul 2005, s. 75-99.
Emecen, Feridun, “BatıAnadolu’da Yörükler”, Anadolu’da ve Rumeli’de Yörükler ve
Türkmenler Sempozyumu Bildirileri, Yör-Türk Vakfı, Ankara 2000, s. 113–120.
Emecen, Feridun, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989.
Eröz, Mehmet, Yörükler, Türk DünyasıAraştırmalarıVakfı(TDAV), İstanbul 1991.
Gündüz, Tufan, “Oğuzlar/Türkmenler”, Türkler, II, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s.
263–276.
Gündüz, Tufan, Anadolu’da Türkmen Aşiretler-Bozulus Türkmenleri (1540–1640), Bilge
Yayınevi, Ankara 1997.
İnalcık, Halil, Osmanlı  İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, I, Eren Yay.,
İstanbul 2000.
İnalcık, Halil, The Yürüks: Their Origins, Expansion and Economic Role”, The Middle
East and the Balkans under the Ottoman Empire Essays on Economy and Society,
Bloomıngton/USA 1993, s. 103–106.
Karaca, Behset, “XVI. Asırda BatıToroslarda Güney BatıAnadolu) Yörükler”, Uluslar
420
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
arasıDenizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiriler I, Ocak 2007 Denizli, s. 111–124.
Karaca, Behset, XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Teke Sancağı, Fakülte Kitabevi, Isparta 2002.
Koç, Yunus, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Nüfus Yapısı(1300–1900”, Osmanlı, IV, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 535–550.
Kommena, Anna, (Çev. Bilge Umar, Alexıad Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda
İmparator Alexias Kommenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt’in Sonrası, İnkılâp, İstanbul 1996.
Kütükoğlu, Mübahat S., XVI. Asırda Tavas Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı, Tavas Köy
ve Belediyelere Hizmet Götürme Birliği yayınınu: 1, İstanbul 2002.
Miroğlu, İsmet, Kemah Sancağıve Erzincan Kazası(1520–1566), Ankara 1990.
Olgun, İbrahim – Drahşan, Cemşit, Farsça-Türkçe Sözlük, Ankara 2005.
Sakin, Orhan, Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları,
İstanbul 2006.
Saraçoğlu, Hüseyin, Akdeniz Bölgesi, M.E.B., İstanbul 1989.
Sümer, Faruk, Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü,
TTK, Ankara 1992.
Sümer, Faruk, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy teşkilatı-Destanları, TDAV, İstanbul
1992.
Şahin, İlhan, “Göçebeler”, Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 132–141
Türk Dil Kurumu, Derleme Sözlüğü, II, Ankara 1993.
Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar arasıBilgi Şöleni Bildirileri, Atatürk Kültür
Merkezi BaşkanlığıYayınları, Ankara 1999.
Türkay, Cevdet, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak,
Aşiret ve Cemaatler, İşaret, İstanbul 2005.
Uykucu, Ekrem, İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi (Coğrafya ve Sosyal Yapı), İstanbul 1983.
Uzunçarşılı, Hakkı, Anadolu Beylikeri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK, Ankara
1984.
Ünal, M. Ali, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı(1518–1566), Ankara 1989.
Ünal, M. Ali, OsmanlıMüesseseleri Tarihi, Isparta 2002.
Wittek, Paul, Menteşe Beyliği, (Çev. O. Ş.Gökay), TTK, Ankara 1986.
Yücel, Talip, Türkiye Coğrafyası, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları68,
Ankara 1987.
421
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
422
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
423
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
424
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
425
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
426
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
427
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
428
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
429
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
430
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
431
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
432
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
433
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
434
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
435
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
436
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
437
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
438
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...
439
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (2)
440
1522–1532 Tarihlerinde Menteşe...

Anadolu Eyaletindekisancaklar ve Menteşe Sancağı’nın sınırlarıile ilgili olarak şu defterlerdeki
haritalara bkz. 166 NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), Ankara 1995;  438
NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530), I, Ankara 1993.
2
Ekrem Uykucu, İlçeleriyle Birlikte Muğla Tarihi (Coğrafya ve Sosyal Yapı), İstanbul 1983, s. 15–
18; Bu bölgenin coğrafi özellikleri hakkında daha genişbilgi için bkz. Paul Wıttek, Menteşe Beyliği,
(Çev. O. Ş. Gökay), Ankara 1986; Talip Yücel, Türkiye Coğrafyası, Ankara 1987, s. 85–94; Hüseyin
Saraçoğlu, Akdeniz Bölgesi, İstanbul 1989.
3
Paul Wittek, Aynıeser, s. 13; Bizans’ın Türklerle mücadelesi ve bazıTürk gruplarından istifade
etmesi konusunda daha fazla bilgi için bkz. Işın Demirkent, Ioannes Kınnamos’un Historia’sı(1118–
1176), Ankara 2001; Anna Kommena, Alexıad Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexias
Kommenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt’in Sonrası, (Çev. Bilge Umar), İstanbul 1996.

4
Paul Wittek, , Aynıeser, s. 15–17.
5
İ. HakkıUzunçarşılı, Anadolu Beylikeri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1984, s.
70–82; Menteşe isminin menşei konusu tam anlamıyla çözülemese de genelde beyliği kuran beyin
isminden geldiği kabul görmektedir (Bkz. Paul Wittek, Aynıeser, s. 27–29, 51–52. Ayrıca bkz. Ekrem
Uykucu, Aynıeser, s. 56–63).
6
Paul Wittek, Aynıeser, s. 86.

7
İ. HakkıUzunçarşılı, Aynıeser, s. 77, 81.
8
Feridun M. Emecen, “Osmanlılar ve Türkmen Beylikleri (1350–1450)”, İlk Osmanlılar ve Batı
Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2005, s. 55, 63.
9
Feridun M. Emecen, “Gazaya Dair –XIV. Yüzyıl KaynaklarıArasında Bir Gezinti”, İlk
Osmanlılar ve BatıAnadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2005, s. 99.
10
Menteşe Sancağızamanında 2000 cebeli çıkarmaktadır. Bunlar  şehirlilerin, köylülerin ve
Yörüklerin verdiği askerlerden oluşmaktadır (Paul Wittek, Aynıeser, s. 111).
11
Paul Wittek, Aynıeser, s. 105.
12
Orhan Sakin, Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler, İstanbul 2006, s. 27–30.
13
Bu kazaların yerleri ve özellikleriyle ilgili olarak daha fazla bilgi için bkz. Ekrem Uykucu, Aynı
eser, s. 72–96; Paul Wittek, Aynıeser, 110–131; Bugün Muğla’nın Fethiye ilçesi birçok kaynakta Mekri,
Makri şeklinde geçmektedir. Fakat yöre halkı, bu ismi kendi aralarında Türkçeleştirmişve Meğri demeye
başlamıştır. Biz de bu kullanıma dayanarak çalışmamızda Mekri veya Makri yerine Meğri ismini
kullandık.
406

16
.
14
TD 166 NumaralıMuhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, s. 481–574; BOA’de bulunan TD 166
numaralıbu defter, 1530 tarihli olmasına rağmen muhtemelen 1522’lerde yapılan tahririn sonuçlarından
istifade etmek suretiyle meydana getirilmiştir. Aynı şekilde yine 1530 tarihli olan TD 438numaralıdefter
de 1522’lerde yapılmışolan tahriri temel alarak hazırlanmıştır. Hamid sancağının has, zeamet ve tımarları
için  TD 121’in esas alındığı, Hamid sancağıkanunnamesinin de her  iki defterde bulunduğu
görülmektedir. Ayrıca Yönetim birimleriyle, köy ve mezre’aların sayılarıve hâsıllarıda birbirini
tutmaktadır. TD 121, 1522 tarihli olduğuna göre 1530 tarihli olan defterler (TD 438 veTD 166) 1522
tahrirleri esas alınarak hazırlanmıştır. Yine bu konuyu Teke ve Alaiye Sancaklarının geçtiği TD 107ve
TD 166numaralıdefterler arasındaki ilişkiden anlamak mümkün olmaktadır. TD 107ve TD 166’daki
yönetim birimleri ve köy sayılarıile hâsıllarıbirbirini tutmaktadır. TD 107numaralıdefterdeki kayıtlar
1521 ve 1535 tarihleri arasınıkapsamaktadır. Fakat bu tahrir, diğer bölgelerdeki tahrirleri ve Kanuni’nin
başa geçmesiyle birçok yerde tahrir yaptırdığınıgöz önünde bulundurduğumuzda 1522 yıllarında
yapılmışolmalıdır. Biz bu duruma dayanarak TD 166numaralıdefter 1530 tarihinde tutulmuşolmasına
rağmen defterin tutulmasında esas alınmışolan 1522 tahririni ve 1522 yılınıdeğerlendirmede
kullanacağız. (Zeki Arıkan, XV-XVI. Yüzyıllarda Hamit Sancağı, İzmir 1988, s. 10–11; Behset Karaca,
XV. ve XVI. Yüzyıllarda Teke Sancağı, Isparta 2002, s. 17–18); TD 176 numaralıMufassal-Yörükan
defterinin 1 ile 140. sayfalarıarasıMenteşe sancağına ait olup H. 939 (1532) tarihlidir. Defterin 1.
sayfasında “Cema’at-i Oturak Barza, hassa-i Padişah-ıalempenah an yörükan-ıliva-i Menteşe … sene
939” kaydıdüşülmüştür (TD 176, s. 1).
15
Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, I, İstanbul 2000, s. 71–72;
H. İnalcık, The Yürüks: Their Origins, Expansion and Economic Role”, The Middle East and the Balkans
under the Ottoman Empire Essayson Economy and Society, Bloomıngton/USA 1993, s. 103–106; Behset
Karaca, “XVI. Asırda BatıToroslarda Güney BatıAnadolu) Yörükler”, Uluslar arasıDenizli ve Çevresi
Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiriler I, Ocak 2007 Denizli, s. 111–124.
16
“Türkmen” tabiri önceden muhtelif Türk kavimleri arasında siyasi olarak kullanılan ve bilahare
Oğuzların Müslüman olanlarına verilen kavmi bir tabirdir. Osmanlıdöneminde “Türkmen” adıdaha çok
Anadolu’nun orta ve doğu bölgesindeki göçebeleri ifade etmek için kullanılmıştır. “Yörük” adıda daha
ziyade Anadolu’nun batıbölgesindeki ve Balkanlardaki göçebeleri ifade etmektedir. Fakat bu tabirleri
kullanıldıklarısaha itibariyle birbirinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. “Konar-göçer” tabiri
ise onların hayat tarzınıen iyi açıklayan ifadedir. “Tir” ifadesi de göçebe grupta cemaatin alt birimini
ifade etmektedir (İlhan Şahin, “Göçebeler”, Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 132-141). Bu ifadeler zamanla eşanlamlıolarak birbirinin yerine kullanılmaya başlamıştır. Yörük, Türkmen,
Konar-göçer, tir ve benzeri tabirlerle ilgili olarak daha fazla bilgi için bkz. Erdal Aksoy, Yörük ve
Türkmenlerin Sosyo-Kültürel Yapısı(Kırıkkale Karakeçili Aşireti Örneği), (YayınlanmamışDoktora
Tezi), Hacettepe Üniversitesi S.B.E., Ankara 2001, s. 59-60; Selahaddin Çetintürk, “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Yürük Sınıfıve Hukuki Statüleri”, DTCFD, II, Ankara 1943, s. 107-108; Mehmet
Eröz, Yörükler, İstanbul 1991, s. 15-24.
407

Kaynak
Behset Karaca
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Isparta
karaca@fef.sdu.edu.tr
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , Cilt: 18, Sayı: 2 Sayfa: 403-440, Elazığ, 2008