2 Kasım 2014 Pazar

Hafız Sabri Aksoy ve Onu Hatırlayanlar…

Sohbetler; geçtiğimiz yılın Temmuz ayında güzel bir Cuma sabahı kışla parkında, pastalı börekli, çaylı kahveli ve de keyifli başladı… 9-10 kişilik arkadaş grubu; birbirine saygılı, aklı başında, ağzından çıkanı kontrol eden, kibar kişiliklerden oluşuyordu… Hırstan, kinden, negatif düşünceden ve de kaba saba konuşmalardan uzak bu grup; kendilerine yakışan üslûpla; şehrimizi, şehrin eski günlerini, şehre imzasını atan ama unutulan rahmetli idarecilerini, bilim ve sanatçı değerlerini, müzisyenlerini, gazetecilerini, zanaatkârlarını, öğretmenlerini nüktedan kişilikleri, hacıları hocaları, Ali’leri Veli’leri ve de delileri sohbetlerine konu etti..

Her hafta Cuma günleri şehrin çardaklı kahvelerinden birinde çay içildi. Amaç; şehri kucaklamaktı, unutulanları hatırlamaktı ve: “ De gidi güzel Moğlam de…” duygusunu yaşamaktı. Gittiğimiz her kahvede sohbete çevreden katılım olunca, muhabbet de okkalı kahvenin köpüğü gibi beğenildi sevildi …Çünkü tek kelimeyle harikaydı…

Anılar, edebiyat, tarih, şiir ve sanat konuları iki saatlik zamana sığmıyor tadı damakta kalıyordu, zira zaman su gibi akıp gidiyordu …

Grubumuza ilgi duyuldu…Çünkü; pozitif düşünce üretiyorduk, yaz sabahının güzelliklerini yaşıyorduk, saygıya özenle, insana sevgiyle, geçmişe özlemle yaklaşıyorduk …Bunu haftada bir yapınca Cuma’yı iple çeker olduk. Cuma sabahı, bir hafta önce kararlaştırdığımız mekâna giderken : ''Acaba bugün sohbet nasıl geçecek” diye merak ediyorduk…(Hani ilk kez davet edildiğiniz bir yerde, kimlerle karşılaşacağınızı merak eder gibi…)

Güzel muhabbet günleri sürerken, bir arkadaşımız: ”Bundan böyle bir gündem belirleyelim,onu konuşalım” önerisi makûl ve mantıklı bulunduğu için, talebi dikkate aldık, ayrıca sohbet gününü salı olarak belirledik. Konuları; bir hafta tarih, diğer hafta edebiyat, öbür hafta sanat, bir sonraki hafta zanaatkârlar ve anıları diye seçtik ve süre içinde konuşup kâh hüzünlendik, kâh güldük…

İlk paragraftaki sohbet konularımıza izafeten grubumuzun Muğla evladı iki sanatçısı; şair-aktör ve sosyal aktivist Sadettin ÖZBEK ile tanburi bestekâr Ünal TOKSÖZ, gazeteci- yazar Ünal TÜRKEŞ’in konuyla ilgili çalışmalarından, bilgi birikiminden,arşiv belgelerinden ve ayrıca diğer kaynaklardan da yararlanıp,daha sonra bizzat alanda yaptıkları titiz derlemeler sonucu UDÎ BESTEKÂR-ŞAİR HAFIZ SABRİ AKSOY’u hatırlama, tanıma ve onu anma programını sundular.

Geçtiğimiz hafta içinde kapasitesi yetersiz bir salonda gerçekleştirilen program, izleyici yoğunluğu nedeniyle pek çok kişinin ayakta kalmasına neden oldu… Organizasyon eksikliğinden ötürü gençler koltuklara otururken,bazı yaşlı izleyiciler ayakta kaldılar, duruma müdahale eden de olmadığı için geri dönenler oldu… Salona;”Nerede boş yer bulursan oraya otur” kabilinden bir düzen hakimdi.

Ancak önemli olan oturma düzeni değil; 128 yıl evvel bu şehirde doğmuş, ne yazık ki unutulmuş, hafızalardan silinmiş, hatırlayanı “Yok” denecek kadar azalmış,yetenekli, yararlı, toplumcu bir Muğla değeri; vefalı iki sanatçı hemşehrisinin,uzun çalışmalarından sonra yaşamından bir kesiti sahneye uyarlaması, eserlerinin notalanması, bunlardan bazılarının çalınıp okunması; VEFANIN kutsal yüceliğini yine ortaya çıkarmıştır.

Vefalı muhabbet dostlarım; Sadettin Özbek ve Ünal Türköz’e kendi adıma teşekkür ediyor iyi ki varsınız diyorum. Unutulan nice toplumcu yurttaşı; hatırlamak,tanımak ve anmak üzere…

Ünal Türkeş! Bilgi birikimin,belgelerin ve arşivin olmasaydı…Teşekkürler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder