10 Nisan 2015 Cuma

Geçmişten Günümüze Yaşam Tarzı: Muğla

Binlerce yılın türküsü saklıdır Muğla'nın yaylasında. Ulu kavaklar, alın terinin suladığı topraklar, cıvıldaşan kuşlardır bu türkünün notasını titretenler. Dinleyenin huzur bulduğu bir türküdür bu…

Kışın sessizliğe bürünür her yer burada. Yazın gelmesini bekler terk edilmiş evler sahiplerinin
hatıralarıyla. Yaz bereketi gelince bir alışveriştir başlar yaylada. İnsan su verir, emek verir toprağa, toprak da can verir tohuma. Bir tebessüme dönüşür nasırlı ellerde her bir ürün. Kimi zaman altın sarısı kavundur bu tebessümün nedeni, kimi zaman toprak kokan domates,kimi zaman
karpuz, kimi zaman yemyeşil yaprağıyla tütün.
Ağaçların gölgelediği toprak yollarıyla bir labirenti andırır. Her an bir sürprize açılır gibidir yolları. Gezeni bir masal diyarına alır götürür. Bu masaldaki kahramanlar ne devlerdir ne periler güler yüzlü insanlardır her yolun sonunda karşımıza çıkan. Her misafir tanrının armağanıdır onlar için.
Adının yüksekte olduğuna bakmayın serin olmasına serindir ama yüksekte değildir Muğla'dan haliyle ilginç gelir bu insana. Eğer bir gün yolunuz düşerse ceketsiz uğramayın bu diyara. Eski günlere mi dönmek istediniz? Arabanızdan inip bir kahveye girin. Yılların nakış gibi işlediği yüzlerin tatlı öyküsünü acı bir kahveyle yudumlarken dinleyin… 

İşte size zamanda bir yolculuk! Bu belki bir umudun, belki bir aşkın, belki bir kavganın, belki de küllenmiş bir sevdanın öyküsüdür.

Alışılmış, büyüklerden öğrenilmiş işlerle yayla günleri yaşanır. Yapılan turşular, tarhanalar sucuklar, salçalar, kuru biber, patlıcanlar vs. taşınır Muğla'ya. Bu kez başka bir kapı açılır geçmişten günümüze. Aile mahremini gizlemek ister gibi yüksek duvarlarla çevrili avluya açılan Türk evleri; bembeyaz badanalı duvarları , kaneviçe işli minderleri, kiremit şapkalı bacaları ile güler yüzle bekler aile sakinlerini. Hem özel ve gizli olmak ister gibidirler hem de daracık sokaklarla birbirine bitişik yapılarla bir bütün olmak ister gibi kol kola girmiş halleriyle güvende olma duygusunu verir karşıdan görenlere, Muğla evleri…
Yanında dikilen avlusuz, direk dışarı açılan kapılarıyla Rum evleri bir tezattır mimaride. Ama
açılan her kapıdan dar sokağa uzanan başlar, sevgiyle karşılar insanını.
Tarihsel doku ile gelişmiş kent yapısını gezerek, sıcacık tarhana çorbası içebilirsiniz.Ya da düğün yemeğinde keşkeği tadabilirsiniz. Keçi etinden yapılmış yemeklerini, tahinli pidesini yiyip günü kapatabilirsiniz . Çoluk çocuk yiyin gari …
Ertesi gün güzel güneşli bir sabaha uyanarak, yayladan sahile on beş dakikada inerek sahilde
çayınızı yudumlayabilirsiniz. Artık sahildesiniz, bundan sonra bambaşka bir dünya ve rüya sizi
bekliyor. Tatil için planladığınız her şeyi artık gerçekleştirebilirsiniz…
Bütün bunları dinlemek ve hayal etmek yerine bence siz Muğla’ya gelip bunları yaşamalısınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder