17 Eylül 2015 Perşembe

28 Kiremitten Oluşan Bir Sembol: Bacalarımız

Kentler ''yabancı'' için daima yeni ve farklı bir dünyaya açılan bir kapı olarak algılanmıştır. Bu kapıdan atılan her adım yabancının merakına, şaşkınlığına ve heyecanına cevap verebilecek özgün ve farklı ayrıntıların zeminini kurcalamaktadır.

Kentlerin gelenek içinde günümüze taşıdığı ayrıntılar (mahalle, sokak, ev vb.) bu coğrafyada kalıcılığın gerçek kanıtlarıdır. Kent mimarisinin temel unsurlarının başında evler gelir. Evler belirli anlayışlar çevresinde mahalleleri oluşturur. Evden mahalleye ve semte yönelen bu sürecin tüm aşamalarında aile değerleri etkili olmuştur. Avlu ve bahçe ailenin günlük işlerini rahat yapmasını sağlamak üzere dış dünyadan ayrılmış olarak yüksek ve kalın duvarlarla çevrilmiştir. Evlerinde 'hayat' adı verilen yine dış dünyayı tümüyle avluda düşünen bir mekân bulunur. İki katlı evlerin ilk giriş katları bahçe duvarının devamı olup penceresiz yapılmıştır ve avluya kuzulu kapıdan girilir. Kaim bahçe duvarıyla çevrili olan evlerin alt katında samanlık, ahır, odunluk, kiler, ambar, mutfak, kış odası; üst katta ise ana oda, iç oda, dış oda ve yaz odası bulunur. Böyle bir doku geleneksel Türk kentlerinin hemen tümüne hâkim olan ve özünde dayanışma ve komşuluğun yer aldığı bir toplumsal değer üzerinde şekillenmiştir.

Halka gelince... Bir kentin gelenekten güç alacak düzeyde olması kent sakinlerinin yaratıcı yetenekleriyle o kente ait olmanın getirdiği duygu ve bilincine bağlıdır.

Muğla sokaklarında gezerken çoğunlukla 3 temel öğenin olduğunu fark edersiniz. Bunlar; kuzulu kapı, mahremiyet kültürü olan avlu duvarı ve yerel halkımızın tasarımı olan bacalarımızdır. Bacalarımız, geleneksel dokuyu oluşturan eski evlerimizde tüten ocağımızın kullanılabilirliğidir. Muğla'ya has olan mimari özelliği ile dünyanın ilgisini yıllar önce çekmeyi başarmıştır.

1981 yılında Muğla valisi Kemal Nehrozoğlu'nun teşviki ile Kültür Müdürlüğü tarafından organize edilen 'Muğla Amblemi' yarışmasında, birbirinden değerli 21 eser katılarak, jüri 2 yarışmacının ürününü birinciliğe uygun görmüştür. Kazananlar; İl İmar Müdür yardımcısı Mimar İsmet Ünal Türk er ve Turgutreis lisesi coğrafya öğretmeni Kamuran Özen'di. Bu iki eserde de ortak yan, Muğla'yı tipik Muğla Bacası ile sembolize etmeleri, başka motif kullanmamış olmalarıydı. İsmet Ünal Türker'in çalışması grafiğe uygun, Kamuran Özen'in çalışması ise resim niteliğindeydi. Yarışmada aynca Ali Haydar Güleryüz (Bodrum Yalıkavak Ortaokul Resim öğretmeni) ikinciliğe ve Mimar İlteriş Tezer eseri de üçüncülüğe, sağlık meslek lisesi 4.sınıf öğrencisi Zarafet Öztop ise mansiyon ödülüne layık görülmüştür. 

Böylece Muğla Bacası, sadece mimari anlamda değil, grafik anlamda da ölümsüzleşmiş oldu. O yıllarda bütün Türkiye, Muğla'yı tipik bacasıyla tanımıştır. İzmir'in saat kulesi, Erzurum'un çifte minaresi, Konya'nın Mevlana Türbesi, Edirne'yi Selimiye Camisi gibi Muğla'dan başka hiçbir yörede görülmeyen bacaları ile tanınmıştır. Muğla bacasını 'sembol' yapan giz, onun sadece ‘başka hiçbir yörede görülemez' bir nitelik taşımış olmasından kaynaklanmamaktadır. Bu baca tipi, aynı zamanda, genel olarak sanatta, özel olarak da mimarlık sanatında halk yaratıcılığının üstün yanını gösteren son derece başarılı bir semboldür. Muğla bacası, 1983 yılında ilin simgesi haline gelmiştir.

Muğla halkı, bu baca tipini sadece göze hoş görünsün diye yapmamıştır. İşin kökeni, bu baca tipinin Muğla ikliminde en iyi iş gören (dumanı çeken) ve yapımı en ucuz (100 yöresel malzeme ile) baca olmasından kaynaklanmaktadır.

Muğla ili, en çok yağış alan yerlerden biri olduğundan baca yapımda, halkı, üzeri kapalı içine yağmur girmeyecek baca yapımına yönlendirmiştir.
Malzeme, yörenin geleneksel çatı örtüsü malzemesi olan oluklu (alaturka) kiremittir. Baca üzerine kiremitle kurulan köprü her yönden esebilecek rüzgâra karşı açık alacak şekilde 4 tarafı açık tasarlanmıştır. Bir Muğla bacası toplam 28 kiremitten oluşmaktadır ve gelenekseldir. Bacanın yapım tekniği dış görüntüsüne nazaran daha basittir. Kare yüzey üzerine kurutan baca şu şekilde yapılır:

• Kare yüzeyin her kenarında ikişer alaturka kiremit.oluk yerleri sırt sırta gelecek şekilde, sırt sırta konarak çatkı yapılır. Çatkının sağlamlığım sağlayabilmek için mala ucu ile çatkı yapan kiremit ucunun, birbirine geçmesini sağlayacak şekilde çentik açılır. İlk aşamada sekiz kiremit kullanılmış olur.

• Tabana dizilen çatkılar üzerine ikişer kiremit, oluk yerleri alta gelecek şekilde dış tarafa konur, ikinci durumda da iklşerden dörtkenara, sekiz kiremit konmuş olur. Böylece her kenarda üçgen çatkılar oluşturulmuş olur.

• Karşılıklı olan üçgenlerin tepe noktalan üzerine bir bütün kiremit konularak köprü yapılır. Diğer karşılıklı duran iki üçgen de, bu köprüye çeyrek kiremitlerle bağlanarak bir haç oluştururlar. Üçüncü durumda bir bütün iki çeyrek kiremit kullanıldığı için toplam üç kiremit daha kullanılmış olur.

• Komşu kenarlardaki üçgenler arasında oluşan boşluğu doldurmak İçin kiremit parçalan ve harç kullanılır. Dördüncü durumda, bir boşluğa yaklaşık bir kiremit parçalan kapatırsa, dört kenarda toplam dört kiremit kullanılmış olur.

• Tepede oluşan haçIn kollan uzantısında, birer kiremit oluk yerleri alta gelecek şekilde, haçın kollanndan 10 cm. çıkıntı yaparak yerleştirilir. Beşinci durumda dört üçgen tepesine dört kiremit kullanılmış olur.

• Kolları uzatılmış haçın merkezinde açıklık katmıştır. Bu açıldığı, bir tam kiremit bir kola paralel gelecek şekilde ortalanıp konulur. Böylece 28 kiremit kullanımıyla baca tamamlanmış olur. 

1981 yılında Muğla amblemi yarışması ile Muğla'nın simgesi olan bacalarımız, Muğla Valiliği ve Muğla belediyesi logolarında da yer almaktadır. Muğla Valiliği ambleminde bacanın yanı sıra deniz, güneş ve zeytin dalı; Muğla belediyesi ambleminde de baca ve çam ağaçlan bulunmaktadır. Muğla Belediyesinin amblemi, 02.09. 2008 yılında belediye meclisinin 132 sayılı karan ile tescillenmiştir.

Muğla bacası, bugüne kadar başarıyla işlevini yerini getirerek Muğla evine ayn bir özellik getirmiştir ve halen kentsel sit alanında kullanılmaya devam etmektedir.

Yazımda bana desteğini esirgemeyen Sayın Seiahattin Sapmaz'a teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Baca bir evin simgesidir. Toplumumuzda "bacası tütmek" bir ailenin varlığının, birliğinin "ocağı sönmek" de ailenin yok oluşunun, yıkılışının, başına bir dert gelmesinin kısa anlatımıdır. Evlerimizdeki ocaklarımızın hep bacalarının tütmesi dileğiyle.

•Muğla evi, Yüksek Mimar Ertuğrul Aladağ
•Devrim Gazetesi, 09.10.l981 tarihli sayısı
•Yaşayan Muğla, Mimar Oktay Ekinci

Mimar, Yeliz Durmaz
Muğla Kent Kültürü Dergisi
Sayı:9 Yıl:7
Nisan 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder