1922’de Rumların zorunlu göçe tabi tutulmalarıyla kaybedilen nüfus,uzun sürecek durgunluk döneminin başlangıcı olmuştur.Yerel tarihçi Ünal Türkeş bu kırılmayı şöyle ifade etmektedir:
''Muğla Rumlardan arındığı gün bomboş kalır. Uzunoluk değirmeni susar. Fırınların ateşi birden söner. Dülger ve yapıcı sıkıntısı başlar. Andon'un yıllarca yaktığı Saburhane Hamamı soğur. Anlaşılır ki Muğla sınai ve ticari hayatının ağırlığı Rumlarla birlikte gitmiştir..'' (1973:30)
19. yüzyılda Muğla nüfusunun sayısal olarak % 10-% 15'ini oluşturan Rumların, nitelik açısından, ekonomik faaliyetin ve sermaye birikiminin etkin aktörleri konumunda oldukları görülmektedir. Örneğin, Muğla'nın yerleşik Rum ailelerinden Barutçular'ın ekonomik faaliyetteki rollerini Türkeş şöyle anlatmaktadır:
''Göktepe ve Kavaklıdere bölgeleri içinde bulunan Dürüngüme Ormanları Barutçularındır. Bu geniş alan içinde bakır madeni izlerine de rastlanır. Fakat kar şimdilik orman işletmeciliğindedir. Ağırlık buraya verilir. Dürüngüme tepelerinden Nazilli Atça Tren istasyonuna bir dekoliv hattı döşenir. Barutçular kapitalini yıllarca şişiren bu hat sonraları Muğla Kuvayı Milliyecileri tarafından sökülerek Koca Han'da istiflenecek, bir kısmı deniz yoluyla İç Anadolu'ya sevk edilecek, bir kısmı da mezatta satılarak belediyenin gelir kaynağı olacaktır.'' (1973:30)
''Muğla Rumlardan arındığı gün bomboş kalır. Uzunoluk değirmeni susar. Fırınların ateşi birden söner. Dülger ve yapıcı sıkıntısı başlar. Andon'un yıllarca yaktığı Saburhane Hamamı soğur. Anlaşılır ki Muğla sınai ve ticari hayatının ağırlığı Rumlarla birlikte gitmiştir..'' (1973:30)
19. yüzyılda Muğla nüfusunun sayısal olarak % 10-% 15'ini oluşturan Rumların, nitelik açısından, ekonomik faaliyetin ve sermaye birikiminin etkin aktörleri konumunda oldukları görülmektedir. Örneğin, Muğla'nın yerleşik Rum ailelerinden Barutçular'ın ekonomik faaliyetteki rollerini Türkeş şöyle anlatmaktadır:
''Göktepe ve Kavaklıdere bölgeleri içinde bulunan Dürüngüme Ormanları Barutçularındır. Bu geniş alan içinde bakır madeni izlerine de rastlanır. Fakat kar şimdilik orman işletmeciliğindedir. Ağırlık buraya verilir. Dürüngüme tepelerinden Nazilli Atça Tren istasyonuna bir dekoliv hattı döşenir. Barutçular kapitalini yıllarca şişiren bu hat sonraları Muğla Kuvayı Milliyecileri tarafından sökülerek Koca Han'da istiflenecek, bir kısmı deniz yoluyla İç Anadolu'ya sevk edilecek, bir kısmı da mezatta satılarak belediyenin gelir kaynağı olacaktır.'' (1973:30)
Barutçular ailesinin Dürüngüme Ormanı’nın işletilmesinde ortağı olan bir diğer tüccar aile de Muğlalı Dimostoklu ailesidir. Ayrıca,Muğla’nın 19. yüzyıldaki eğlencesi olan meyhaneler de Rum meyhaneciler tarafından işletilmektedir. Türklerin de müdavimi olduğu bu meyhanelerin bir özelliği, adalardan kaçak olarak getirilen meze çeşitliliğidir. Bu dönemin ünlü kaçakçısı Hacı Petro ise Muğla’nın bir diğer varlıklı kişisidir. (a.g.e)
1. Dünya Savaşı öncesinde Muğla merkezde yaşayan Rumlar daha çok ticari faaliyetler ve zanaatlarda yoğunlaşmışken, çevre ilçelerde yaşayanlar ise çeşitli üretim faaliyetlerinde aktiftir. 19. yüzyılda Milas’ta gelişen halı üretiminde Türklerle Rumlar arasında önemli bir iş bölümü bulunmaktadır. Sermaye ve tezgahlar Türkler'in elinde olmasına karşın, boyacılık ve desen zanaatları Rumların elindedir. Deri üretimi Muğla merkezde Türklerin işidir, ancak Bodrum’a doğru gidildikçe Rumların ağırlığı artmaktadır. Rumların yoğunlukta olduğu bir diğer alan da zeytin ve zeytinyağı ticaretidir. Ancak yüzyılın sonuna doğru özel çiftliklerle beraber Türkler de zeytin ve yağ ticaretinde etkin olmaya başlamışlardır. Ayrıca Bodrum ve Datça’da yaygın olarak bulunan irili ufaklı cam ve çömlek atölyeleri de Rumlar tarafından işletilmektedir. (a.g.e)
Muğla ve ilçelerinde Rumlarla Türkler arasında açık bir iş bölümü görülmektedir. Bu iş bölümü içinde sanayiye evrilebilecek bütün zanaat dallarında ve bu ürünlerin ticaretinde Rumların, tarımsal üretim ve ticaretinde Türklerin hakimiyeti bulunmaktadır. Zorunlu Göç bu anlamda iki yönlü bir kırılma yaratmaktadır. Bir yanda sanayiye evrilebilecek üretimlerin azalması ve ortadan kalkan birikim olanakları, diğer yandan toplumsal iş bölümünün bozulmasıyla iyice çözülen ekonomik yapı, kırılmanın şiddetini artırmaktadır.
Diğer yandan, 20.yüzyıl başında 10.000 civarında olan Muğla nüfusu, yaklaşık 25 yıl sonra 1927’de 10.129’dur (DİE,2000;2002). Doğal nüfus artışının altında olan bu artış miktarı kentin önemli oranda göç verdiğini göstermektedir. 1927’den 1980’li yıllara kadar kentin nüfus artış hızı,Türkiye’deki nüfus artış hızının önemli ölçüde altında seyretmektedir.Türkiye genelinde %0.23 civarında seyreden nüfus artış hızı Muğla’da %0 10 civarındadır.(DİE,2000:2002).
Hane büyüklüğü açısından bakıldığında Muğla’da doğum oranlarının düşüklüğü dikkati çekse de nüfus artış hızındaki düşüklük bu oranın da altında seyretmektedir. Bu nüfus oranları Muğla kentindeki kırılan gelişme dinamiğinin en belirgin göstergelerinden biridir. Kentin sermaye birikim olanaklarını yitirmesi bir yandan iş gücünün dışarıya göçmesine neden olurken, diğer yandan yetersiz gelir olanakları doğum oranlarını düşürmektedir.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus değişimi sürecinde, Türkiye'nin ekonomik olarak kayıpla çıktığını 1930'da Amerikalı diplomat Raymond Hare de rapor etmektedir. (Aktar,2000) Hare, Türk Yunan Ahali Değişimi Sorununun kökenleri ve gelişimi başlıklı raporunda, mübadeleyi, Yunanistan’ın ekonomik olarak kazançlı ama siyasi açıdan zararlı çıktığı, Türkiye’nin ise siyasi açıdan kazançlı olmasına karşın, ekonomik açıdan kayıplar verdiği bir nüfus değişimi olarak yorumlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder