Kurbanzâde Hacı Süleyman Efendi, Muğla'nın yetiştirdiği büyük din alimi ve mutasavvıf.
1797 yılında doğan Hacı Süleyman Efendi, ilminin
başlangıcını 20 yaşlarındayken Kırkağaç’ta Hacı Süleyman Efendi’den; yüksek
ilmini ise, Evliyazade Hacı İbrahim Efendi’den almıştır. İlmini tamamladıktan sonra
tasavvuf yoluna yönelerek Konya’da Bozkırlı Memiş Efendi Hazretlerinden batıni (sır
ve gerçekle ilgili) ilimleri almış, Abdullah Mekki Hazretlerinin güneş gibi nurlarından
faydalanmıştır.
Daha sonra memleketi olan Muğla’ya dönerek yapmayı başardığı
Kurbanzade Camii Medresesinde, insanları İslamî bilgilerle donatırken, bir taraftan
da insandaki kötü ahlakları yok ederek ruh terbiyesi vermeye çalışmıştır.
Kıymetli âlimlerden ve Nakşibendî tarikatının büyüklerinden olan
Kurbanzade Hacı Süleyman Efendi, belirli vakitlerde Hatm-i Hacegan yaptırırdı.
İlmin tüm alanlarında uzmandı. Özellikle tefsir, hadis ve tasavvufta büyük söz
sahibiydi. Talebelerine hadis derslerinde Camiu’s-Sağir’i okuturdu. Her an ilahi
cezbe içerisinde olduğu ve kendisini ilme adamış güzel ahlak sahibi ve cömert bir
kişiliğe sahip olduğu rivayet edilir.
Kendi adıyla anılan Kurbanzade Camini yaptırmıştır. Yaptırdığı bu camide
hem imam, hem hatip hem de tekke şeyhi idi. 1875 yılında öldükten
sonra caminin önündeki çeltik ağacının dibinde, Kurbazade caminden önce
yapılmış olan caminin ilk imamı olan Bülbül Hoca adıyla tanınan kişinin yanına
defnedilmiştir.
Kurbanzade Hacı Süleyman Efendi ile alakalı halk arsında anlatılan
kerametli olaylar vardır. Bunlardan birincisi, bu mübarek zatın hastalığı ağırlaştığı
zaman sevenlerinden Mustafa Efendi’nin eşi Hafize Hanım ziyaretine geldiğinde
“Hafize’nin bize karşı güzel düşünceleri olduğundan Cuma günü vefat edeceğimizi
tahmin etmekte ise de Salı günü de olabilir” demiş ve bir gün sonra Salı günü vefat
ettiği rivayet edilmektedir.
İkincisine gelince, oturduğu evin önünde küçük küçük torbalar içerisinde
yemişler bulundurur ve gelen ziyaretçilerin çocuklarına ikramda bulunarak “bunları
ayıplamayın kurban oğlunun keseleridir” dermiş.
Üçüncüsü ise, Kurbanzade bir gün hizmetine bakan talebesi Şaban’ın
Osman Dayı’ya Muğla’daki kütüphanesinin anahtarını vererek “şimdi git
kütüphanedeki Ruhu’l-Beyan Tefsirini al getir” demiş. Osman Dayı kütüphaneye
gelip kapısını anahtarla açıp içeri girdiğinde kendisine Kurbanzade’nin söz konusu
tefsiri uzattığını görmüş.
Dördüncü olarak da bir gün halifesi Hacı Molla Mustafa Efendi’ye yaylada bir
desti vermiş ve destinin bir eşinin Muğla’daki kütüphanede olduğunu, ikisini
doldurarak getirmesini istemiş. Hacı Molla Mustafa Efendi Muğla’ya gelerek
kütüphaneyi açtığında Kurbanzade’nin içerde namaz kıldığını görmüş. Seslenmeden
oradaki destiyi alıp doldurarak yaylaya gelen Mustafa Efendi, Kurbanzade’yi orada
görmüş.
Bu ve benzeri kerametleri anlatılan bu şahsın halk üzerinde de
küçümsenemeyecek kadar etkisi vardır. Her konuda kendisinden gıpta ile söz
edilmektedir.
Bir kişinin çok hızlı ve çabuk olduğunu anlatmak için Muğla yöresinde
“Kurbanzade gibi maşallah” denilir. Çokça gezerek farklı yerlerde görülen kişiler için
de “Kurbanzade’yi geçtin ha!” ibaresi kullanılır. Bu deyişler de bizlere bu kişinin toplumun hafızasında ne derece etkiye sahip olduğunu gösteren birer örnektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder