Yıllardır tartışılır olmaktan bir yerde gına gelen bir konu var ki ne etseniz, ne yapsanız da sizi rahat bırakmıyor. Yetmezmiş gibi her Muğla'lıyı derinden üzen ve yaralayan bir konu olmaya devam ediyor. Dolayısıyla ne yapıp edip meselenin doğrusu, yerli yabancı herkes tarafından artık kabul edilmeliydi. Aksi halde mesele böylesine sürüp gidemezdi. Dedim ya herkesi derinden yaralıyordu. Yanı sıra ilin konumu da sarsıyordu.
Meselenin ne olup olmadığı tahmin edilse de ben yine belirtmek istiyorum. Olay şu: Ülkemizin kurtuluş mücadelesine atıldığı süreçte Muğla'nın oynadığı rol.
Meseleyi irdelemediği için bilmeyen ve de bazı art niyetliler, bir yakıştırmada bulundular. Güya, milli mücadelenin devam ettiği süreçte Muğla, kayıtsız kalmış! Yoksa, İtalyan'lar elini kolunu sallaya sallaya şehre girerler miydi? Ne var ki, neyin ne olup olmadığı bilmeyenler, bu saçma iddianın sahipleri olmakla kalmadı, bazı kimseleri de inandırdılar. Oysa, vehbinin kerrakesi öyle değildi.
Aynı süreçte Başkomutan Mustafa Kemal, birbirine yakın yerlerde çok cephe açılması taraftarı değildi. Aksi takdirde çok sayıda cephe açılırsa, asker bölünürdü. Üstelik elde avuçta yeterli sayıda savaş araç ve gereçte yoktu. Bu nedenle, Yörük Ali Efe, Çakırcalı Mehmet Efe ve Bozüyüklü Hacı Süleyman Efe önderliğindeki Muğla güçleri, Çine ve Aydın Cephesine gitmeliydi. Dolayısıyla Muğla’nın bir ucundan diğerinde, eli silah tutan herkes aynı cephede görev aldı.
Kaldı ki Muğla'nın Kurtuluş Mücadelesine desteği, sadece askerle sınırlı kalmadı. Aydın, Nazilli ve Çine Cephesinde süren mücadeleler sonucu, askerimiz yorgun olduğu gibi silah ve mühimmat bağlamında da yoksundu. İşte tam bu noktada Muğla devreye giriyor. Her Muğla’lı elinde avucunda ne varsa, cepheye ulaştırıyor. Şurası bir gerçek ki, aynı savaşın en şiddetli şekilde devam ettiği Aydın ve dolaylarında, eğer Muğla'dan gelen askerlerimiz destek vermeseydi, savaş yine kazanılırdı ama mücadele çok daha uzun sürerdi. Bu yüzden hiç kimse kalkıp, ülkemizin olmak ve ya olmamak savaşına atıldığı süreçte, Muğla ve Muğla’lının kayıtsız kaldığı gibi bir saçma iddianın sahibi olamaz.
Mücadelenin bu çerçevede devam ettiği, bir realitedir. Bir eğitimci olmanın ötesinde her Muğla’lı gibi yıllardır konuya ilişkin araştırmalarım yanında, ilgili ve yetkililerle Hamle TV de gerçekleştirdiğim “günleri izlerken” programlarındaki açıklamalar, meselenin doğrusunu ortaya koymuştur. Bu da yetmez diyerek yine de inat edenler olursa, meslek büyüğümüz gazeteci-yazar Ünal Türkeş’in “Kurtuluş Savaşında Muğla” kitabi ile Muğla Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç.Dr. Bayram Akça’nın “ Sosyal-Siyasi ve Ekonomik Yönüyle Muğla” kitaplarını tavsiye ederim. Sonra akademisyen Bayram Akça’nın “Menteşe(Muğla) Sancağının Zirai ve Coğrafi Durumu” ile “Muğla (Menteşe) Sancağı eserleri de inanmayanlar adına bir belgedir.
Gerek Ünal Türkeş’in “Kurtuluş Savaşında Muğla”, gerekse Bayram Akça’nın her iki eserinde ortaya koyduğu açıklamalar, dile getirdiğim ayrıntılarla tıpatıp örtüştüğüne göre, artık kim olursa olsun milli mücadelede Muğla’nın oynadığı rol gerçeğini kabul etmeliler. Dolayısıyla saçma bir iddianın sahibi olmamalılar. Bir kez daha altını çizmek gerekirse, Kurtuluş Mücadelesi sürecinde Muğla, savaşa katılan her il gibi, elinden gelenin en iyisini yapmıştır. Hele aynı savaş içerisinde yer almakla kalmayıp, savaş araç-gereç ve mühimmat bağlamında destek vermişse, saçma iddianın sahipleri beli ki abesle iştigal etmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder