Anadolulu Rumların özellikle Mübadele Antlaşması'nın hükümlerinin boşa çıkarılmasından dolayı göç sırasında uğradığı ekonomik kayıplar, tüm bir yaşama ilişkin yitirilenlerin yalnızca bir boyutudur. O, göçe zorlanarak orada, burada, şurada kimi zaman canını, kimi zaman evladını, kimi zaman da öz saygısını yitirmiştir
Göç sırası ve sonrasında yaşamını yitirenlerin oranının yüzde yirmi olduğu ifade edilmektedir. [1] Kayıpların bir kısmı yollarda, bir kısmı da Yunanistan’a vardıktan sonra olmuştur. Kimi göçmenler yollarda açlık, sefalet ve soğukla gelen hastalıklara yenik düşmüşler, kimileri de yeni yerlerinde mülteci yaşamın psikolojik, sosyal ve ekonomik zorluklarına dayanamayarak ölüme teslim olmuşlardır. Benzer bir akıbet Anadolu’ya gelen Yunanistan Müslümanları’nı da beklemektedir. Kimileri balık istifi gibi yığıldıkları gemilerde can vermiş, kimileri açlıktan, sefaletten, soğuktan, sıtmadan, umutsuzluk ve utançtan ölüme olan dirençlerini yitirip gitmişlerdir. Dönemin gazeteleri Anadolu’ya gelen göçmenlerin ölüm haberleriyle dolup taşmaktadır.
“Her gün kucakta, koltukta, tahta parçası üzerinde tabukla geçirilen masım çocukların cesetlerine yüreği üzülmeksizin bakmak kabil değildir. En aşağı bir tahminle muhacirin itfalinde yüzde elli vefiyat vardır. Büyükler de buna yakındır. [2]
Cumhuriyet gazetesi ise “Muhacirler Ölüyor” başlığı altında Samsun civarında Canik Köyü’ne yerleştirilmiş 180 ailelik göçmen grubu içinden 103 nüfusun sıtma yüzünden öldüğünü duyurmaktadır. [3]
Örnekleri çoğaltmak mümkündür, ancak sanırız çok da gerekli değildir.
Göçürme ya da tehcir kararı, Anadolulu Rumlara ya da Yunanistan Müslümanları’na sorularak alınmamıştır. Bu insanlara göç istemleri dışında zorla dayatılmıştır. Alabildiğine sefil koşullarda göçe zorlanmak gönül rızasıyla kabul edilebilecek bir durum da değildir zaten. Bu nedenle göçmek istemeyen Anadolu Rumları’nın bir kısmının, göç olayının dışında kalmak amacıyla moral değerlerinin sarsacak arayışlar içine girdikleri görülür. Örneğin istem dışı bir şekilde İslamiyet’e yönelerek din değiştirme yoluna gitmektedirler. Çünkü Mübadele Antlaşması değişime tabi tutulacak topluluklar için tek ölçüt olarak dini almıştır.
Etnik kökenlerine bakılmaksızın Ortodoks Hristiyanlar Yunanistan’a, Müslümanlar da Anadolu’ya göç edeceklerdir. Bu durum göç etmeyi istemeyen Rum kökenlilerin Anadolu’da kalmalarını sağlayacak bir fırsattır ve bu fırsattan yararlanmanın tek yolu moral değerlerin dolayısıyla daha önce de değindiğimiz gibi öz saygı duygusunun yitimi pahasına, istemeyerek din değiştirmektir. Kimi Rumlar Anadolu’da –ata topraklarında kalmak uğruna böylesine ağır bedeli ödemeyi göze alarak- din değiştirmişler ya da başka bir deyişle inanç sistemlerine ihanet etmişlerdir.
Ertuğrul Aladağ, Andonia adlı çalışmasında bu konuda çok sayıda örnek olay sunmaktadır. Kimileri aşağıya aktaracağımız bu olaylar, bu tehcirin, tehcir edillmesi istenen topluluğun aynı zamanda kimliğine, kişiliğine ve moral değerlerine de bir saldırı olduğunu ortaya koymaktadır.
Dedesi imam olan bir Muğlalığının dönmelerle ilgili dolaylı tanıklığı da şöyledir: Rumlar gittikten sonra bazı köyler dedemi çağırmışlar. Para karşılığı kendilerine İslam dinini ve ibadet etmeyi öğretmesini istemişler. Mübadeleden sonra Müslümanlığa dönenler: İslam dinini ve ibadet şeklini bilmediği için para karşılığı imamlar getirtmişler köylerine. [4]
“Bir diğer Muğlalı: Yukarı köylerde Rum dönmeleri yaşıyor. Rumlar tip olarak fark edilebilir. (…) Genelde köylerinin seçkin insanlarıdır, fakat kesinlikle geçmişlerinden konuşmazlar.” [5]
“Genç kızlar istemiyordu bu rezaleti. Muğla’dan bir Müslümanla evlenip kalmak istiyorlardı. Zaten çoğunun Müslüman sevgilisi vardı. Yalvardılar… Yalvardılar…” [6]
Annesi İslamiyet’e geçerek Anadolu’da kalmış ve bir Müslüman’la evlenmiş, adının, önemli mevkide olan torunlarına zarar gelmesinden korktuğu için gizlenmesini isteyen Muğlalı bir hanım, annesi ve onunla aynı yolu seçmiş teyzesi için, “Geçmişlerinden hiç konuşmazlardı. Zaten ben de çok sonradan öğrendim Rum olduklarını. Anneleri ve kardeşleri ve Yunanistan’a gitmişler.”[7]
“Dönmüşler fakat belki de mezara kadar camiye gitmemişler.”[8]
Yukarıdaki ifadeler gönüllülüğe dayanmayan, çıkar kaygısıyla yapılan din değiştirmelerin insanı örseleyen yanını çarpıcı bir biçimde yansıtmaktadır. Bir başka inanç sistemini parayla satın almak, nostaljiye düşkünlüğü bilinen insanın yaşam kaygısı ile gezmişini belleğinden silip atması, başka bir dine kabul edilebilmek için yalvarıp yakarmak, kimliğin en yakınlarından ile gizlennesi insanın moral değerlerini yaralayan, onu hem nesnel olarak, hem de kendi gözünde aşağılayan ya da küçük düşüren davranış biçimleridir. Tehcir,insanları, öz saygıları ve güven duygularını yitirmek pahasına din değiştirmeye zorlayarak, toplumun moral değerlerine de saldırıda bulunmaktadır.
Rum toplumu, din değiştirerek Anadolu’da kalmayı başaran (!) bireylerini yitirmiştir. Aileler kızlarını, kardeşlerini geride bıraktıkları için parçalanmış, bir daha asla haberlerini alamayacakları yakınlarının yokluğunu bir ömür boyu duyumsamışlardır.
Tehcir, Anadolu Rum toplumu ve Yunanistan Müslümanları’nın bağırnda sarılması güç ve derin yaralar açmıştır. Bu yaraların onarımının birkaç kuşağa mal olduğu söylenebilir. Kemal Arı, Büyük Mübadele adlı çalışmasında Anadolu’ya göç ettirilen Yunanistan Müslümanları’nın burada yaşadıkları zorlukları ve ğradıkları kayıpları geniş bir biçimde ele alırken, söz konusu yaraya parmak basmaktadır. Ekonomik kaynaklarını aktaramadıkları için varlıklarının çoğunu yitiren, kültürel birikimlerini kullanamaları nedeniyle birikim ve becerileri körelen Müslüman göçmenler, yerlilerin fiili ve psikolojik saldırılarının da güçlendirdiği toplumsal çatışma ortamında statü ve prestij kaybı ile moral değerlerin yitimini de yaşayarak büyük ölçüde örselenmiş, mağdur olmuşlardır. Bu mağduriyetin sorumlusu Mübadele Antlaşması ve antlaşmanın taraflarca yürürlüğe konuluş biçimidir.
[1] G.A. Yıannakopoulos, Yunanistan’daki Küçük Asya Araşıtrmaları Merkezi’nden Bir İnceleme’den aktaran Ertuğrul Aladağ, Andonia, s. 82
[2] Haber gazetesi, 17 Eylül 1924’ten aktaran Kemal Arı, Büyük Mübadele, s. 151.
[3] Kemal Arı, Büyük Mübadele, s. 151
[4] Ertuğrul Aladağ, Andonia, Küçük Asya’dan Göç, s. 78
[5] Ertuğrul Aladağ, Andonia, Küçük Asya’dan Göç, s. 78
[6] Ertuğrul Aladağ, Andonia, Küçük Asya’dan Göç, s. 17
[7] Ertuğrul Aladağ, Andonia, Küçük Asya’dan Göç, s. 77
[8] Ertuğrul Aladağ, Sekene, s. 89
Kaynak: Anadolu’ya Ağlıyordu Niobe, Sorun Yayınları, s. 51-53
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder