Depremler, doğal afetler içerisinde şüphesiz en yıkıcı olanıdır. Günümüzde üzerinde en çok çalışılan ve ülkemiz açısından bakıldığında gündemden hiç düşmeyen bir konu olma özelliğini göstermektedir. Önemine binaen çeşitli bilim dallarında depremler üzerine çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Son yıllarda Osmanlı tarihçileri de imparatorluk sınırları içinde vuku bulan depremler üzerine çalışmaktadırlar.
Yerbilimciler açısından geçmişte meydana gelen depremlerle ilgili bilgi veren kaynaklarda dikkati çeken iki nokta vardır. Bunlardan ilki depremin merkez üssü, diğeri de depremin büyüklüğüdür. İnsani ve maddi kayıplar ile yaşanan depremlerin sosyal ve ekonomik sonuçları ise yerbilimciden çok tarihçileri ilgilendirir. Fakat çoğu zaman tarihçilerin ulaştığı bu bilgiler depremlerin merkez üssünün ve büyüklüğünün tespitine katkı sağlar. Günümüzde herhangi bir bölgenin tektonik yapısının anlaşılması ve bölgedeki sismik tehlikenin değerlendirilmesi için depremlerle ilgili bilgilerin mümkün olduğu ölçüde geriye götürülmesinde fayda vardır.
Deprem etkinlikleri bu konuda çalışan uzmanlar tarafından, dünyada deprem istasyonlarının yaygınlaştığı 1900 yılı sınır alınmak suretiyle tarihsel dönem (1900 öncesi) ve aletsel dönem (1900 sonrası) olarak iki kısma ayrılarak incelenmiştir. Verilere göre Muğla ve yöresinde M.S. 11-2000 yılları arasında şiddeti 4 ve üzerinde 803 deprem meydana gelmiştir. Tarihsel dönemde (M.S.
11-1900) 36 deprem kaydı vardır. Bu depremlerin 11'inin şiddeti 7 ve üstü olup dış merkezleri Datça, Bodrum, Fethiye ve Rodos adasıdır. Bu dönemde Fethiye-Datça-Rodos adası üçgeninin nispeten daha aktif olduğu görülmektedir. 1850-1900 yılları arasındaki depremlerden ayı belli olanların 14’ü insanların zamanlarını genelde kapalı ortamlarda geçirdiği kış aylarında gerçekleşmiştir. Aletsel dönemdeki deprem sayısı 767’dir. Bu dönemdeki depremlerin önemli bir kısmı Sarya Adası, Astpopatalya Adası, İstanköy Adası, Rodos Adası, Gökova Körfezi, Köyceğiz, Gölhisar ve Muğla civarında toplanmaktadır.
1851 MEĞRİ DEPREMİ
19. yüzyıl sonlarına kadar Meğri adıyla anılan şehir Likya Krallığı sınırları içinde bulunan Telmessos antik kentinin kalıntıları üzerinde kurulmuştur. Ortaçağ'da Türk fethine uğramış sahil yerleşimlerinden biri olan Meğri, II. Murad zamanında Osmanlı hâkimiyetine girmiş ve Anadolu Eyaleti'ne bağlı olarak oluşturulan Menteşe Sancağı’nın bir kazası haline getirilmiştir.Anadolu’nun güneybatısında, Akdeniz bölgesi ile Ege bölgesini ayıran hattın Akdeniz bölgesi içinde kalan Meğri, Batı Anadolu Deprem Alanı içindeki Rodos-Fethiye Körfezi bölgesi* olarak adlandırılan deprem fayında bulunmaktadır. M.Ö 240 ve 141 yıllarında büyük depremlerin yaşandığı bölge daha sonraki dönemlerde de birçok irili ufaklı depremin tahripkâr etkilerine maruz kalmıştır.*
[*Büyük bir kısmı ile Türkiye dışında bulunan bu bölgenin tektonik yapısı oldukça
karışıktır… Rodos ile Fethiye arasında çok derin(kıyıdan 38 km. uzaklıkta 3865 m.) bir
deniz altı çukuru vardır. Bu çukur Anadolu tarafından çok dik bir kıyı çizgisi ile
çevrilmiştir ve bu çizgi boyunca birçok sıcak kaynaklar sıralanmıştır. Bu durum kıyının
diğer tektonik özellikleri, burasının bir fay olduğunu farz ettirmeye kâfidir…”]
[*Meğri’de meydana gelen diğer depremler 528, 1481, 1635, 1660, 1843, 1851, 1852,
1855, 1856, 1859, 1863/70, 1885, 1886, 1896, 1940, 1943, 1957 yıllarındadır.]
İncelenen Osmanlı arşiv belgelerinde, Meğri'de meydana gelen depremin tarihi ile ilgili bilgilerin kaynağı merkezden gönderilen görevlinin hasar tespiti esnasında topladığı bilgilerdir. Meğri ve civarında meydana gelen depremin neden olduğu hasarın tespiti amacıyla Asakir-i Bahriye-i Şahane binbaşılarından Zühdü Bey görevlendirilmiştir. Tersane-i Amire hazinesinden kendisine bu görev için 1000 kuruş harcırah verilmiştir.
Meğri'de meydana gelen bir dizi depremin ilkinde Rodos adasında da bir deprem meydana gelmiştir. 28 Şubat 1851 (26 R.Ahir 1267) cuma günü saat 22.50'de meydana gelen depremde Rodos Kalesi içinde bulunan Sercivan Camiinin minaresi yerinden oynamış ve minarenin şerefesinden yukarı kısmında olan taşlar yerlerinden çıkmıştır. Yine Cengel kulesi denilen burcun doğu tarafı yıkılmış ve burcun aşağısında bulunan dükkân ve hanelere zarar vermiştir. İlgili tarihte meydana gelen depremde, Rodos adasında herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır. Hasarlı olan minare ve burcun yerleşim yerlerine yakınlığı nedeniyle yıktırılması hususunda Rodos meclisinde karar alınmıştır.
Zühdü Beyin hasar gören köyleri dolaşırken halktan edindiği bilgilere göre, Rodos depremi ile aynı tarihte ve akşam saat 23:30 sularında Megri’ye dört saat mesafede olan Babadağ ''top gibi'' gürlemiş fakat hareket-i arz vuku bulmayınca herhangi bir can kaybı yaşanmamış sadece civar köylerin bazılarında evlerin, camilerin, kiliselerin ve bahçelerin duvarları zedelenmiştir. Yine halkın ifadelerine göre ''gece saat altıya vardık da'' yine Babadağ'ı gürlemiş ve evvelkinden daha şiddetli bir sarsıntı meydana gelmiştir. Belgenin ifadesine nazaran hasar tespiti amacıyla defteri tutulan sarsıntı budur. İlgili belgede bu sarsıntıdan sonraki bilgilerin kaynağı, sarsıntılara bizzat şahit olan Zühdü Beydir. Görevlinin Rodos Adasından hareketle Meğri’ye hareket ettiği iki farklı tarih bulunmaktadır. Bunlardan ilki 24 Mart 1851 (21 C.evvel 1267)’dir. Bu tarihten Rodos’a geri döndüğü tarihe kadar saatte bir iki defa Babadağ yine gürlemiş ve nihayet 26 Mart 1851’de şiddetli bir sarsıntı meydana gelmiştir. Bu sarsıntı esnasında Babadağ'ın yarısından ziyade kısmı yıkılmış ve dağdan beyaz tütün(duman) zuhur ettiği kaydedilmiştir.*
[*Ceride-i Havadis gazetesinde iki farklı dağda volkan zuhur ettiği kaydedilmiştir. Bunlardan birinin ismi
Simpovlo? dağıdır. Diğer dağın ismi verilmemiştir. Muhtemelen bu dağ Babadağ’dır.
Ayrıca sarsıntının etkisiyle iki dağın birbirine yaklaştığı belirtilmiştir. ]
İkinci tarih ise 2 Nisan 1851 (30 C.evvel 1851)'dir. Görevli burada yine 28 Mart 1851 (25 C. Evvel 1267) tarihinde bir depremin varlığından söz etmekte ve bu tarihten 9 Nisan 1851 (7 C.ahir 1267) tarihine kadar depremlerin sürdüğünden bahsetmektedir. Hatta 7 Nisan 1851 (5 C. Ahir 1267) tarihinde yine civarda bulunan dağların gürüldediği fakat bölge ahalisinin önceki sarsıntılara oranla daha sakin olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarih aralığında Rodos'da da sarsıntılar meydana gelmiş fakat herhangi bir hasara neden olmamıştır.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'de 1851 Meğri Depremi ile ilgili bir kayıt bulunmamaktadır. Tanzimat döneminin ikinci ve yabancı sermaye ile kurulan ilk gazetesi olan Ceride-i Havadis'de, Meğri Depreminin 25 Şubat 1851 (23 R.ahir 1267) tarihinde akşam üzeri 23:00'da gerçekleştiği, epeyce evin yıkıldığı, üç kişinin de hayatını kaybettiği ve aynı tarihlerde İsviçre'de de dehşet verici depremlerin vuku bulduğu haber olarak verilmiştir.
Yine depremin oluşturduğu korku nedeniyle halkın sahillerde çadırlarda oturduğu belirtilmiştir . Ceride-i Havadis’de, 1851 Megri depreminin 26 Temmuz 1851 (28 Ramazan 1267) tarihine kadar devam ettiği hatta 26 Temmuz 1851 (27 Ramazan 1267) tarihinde üç şiddetli depremin gerçekleştiği bilgisi bulunmaktadır. Son olarak ardı arkası kesilmeyen depremler, Osmanlı arşiv belgelerinin yaklaşım tarzından farklı olarak ''umur-ıacaibden'' bulunmuştur.
1851 MEĞRİ DEPREMİNİN NEDEN OLDUĞU HASAR
Zühdü Bey İstanbul'dan hareketle önce Rodos'a oradan da Meğri'ye geçmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere hasarın tespiti için Megri'ye iki kez geçmiştir. İlk geçişinde Meğri'de 3 veya 4 gün kalmıştır.İkinci olarak geçtiği tarih 2 Nisan 1851 (30 C. Evvel 1267)'dir. Meğri'ye bu ikinci geçişinde kaç gün
kaldığı belli değildir. Meğri'ye ilk geçişinden sonra tekrar Rodos'a dönmesi ve ikinci kez Meğri'ye gelmesinin nedeni belli değildir. Devam eden sarsıntıların etkisi altında kalmış olması muhtemeldir. İkinci bir ihtimal de devam eden sarsıntıların etkisiyle hasar tespitinin uzaması ve bu nedenle ikinci kez Meğri'ye gelmesidir.
Zühdü Bey'in görevlendirilmesiyle, depremle ilgili olarak rivayet edilen durumun tahkiki, yıkılan Meğri Limanının hasar tespitinin yapılması ve depreme maruz kalarak evleri yıkılan ahalinin münasip mahallere yerleştirilmesi amaçlanmıştır. Zühdü Bey, 25 Mart 1851 (22 C.evvel 1267)
tarihinde yanındaki yerel görevlilerle birlikte köylere çıkarak depremin neden olduğu hasarın tespiti işine koyulmuştur. Gittiği köylerde gerek Müslüman ve gerekse Hristiyan olan erkek, kadın ve çocukların yüreğin dayanamayacağı ağlamalarına şahit olmuştur. Yerel halk bir taraftan da kendilerinin durumunu sormaya gelen Zühdü Bey şahsında Sultan Abdülmecid'e minnetlerini sunmuş ve bu ziyaretten duydukları memnuniyeti belirtmişlerdir. Halkın ifadeleri belgeye şu şekilde yansımıştır: ''…Rabbimiz padişahımız hazretlerine tükenmez ve bitmez ömürler ihsan buyursun bizim gibi âcize fukara kullarının hallerini istifsar zımnında mahsusen sizleri göndermişler bizler bu nimet-i azimeninedayıhakk teşekküründe aciz ve kusuruz deyu ne gûne ve ne suretle teşekkür
edeceklerini şaşırmış oldukları…''
Meğri'de meydana gelen depremler sonucu birisini de bizzat binbaşı Zühdü Beyin şahit olduğu en önemli hasar Meğri iskelesinde yaşanmıştır. Deprem esnasında yüksek dağlardan büyük taşlar yuvarlanmıştır. Meğri dağı denilen küçük bir dağdan yuvarlanan ve ağırlıkları ellişer kantar* olan taşlar Meğri iskelesinde herhangi bir can kaybına neden olmasa da birkaç ev ve mağazanın yıkılmasına neden olmuştur. Ayrıca deniz suyu iki arşın** yükselmiş, iskelenin batı tarafı batmış ve batan yerlerden siyah sular zuhur etmiştir.Sarsıntı esnasında iskelede bulunan gümrük memurlarından Mustafa'nın, bir taşın üzerine koyduğu 550 kuruş yarılan yere düşmüştür. Paranın sadece 130 kuruşu kurtarılmıştır. Hasarın kaydedildiği deftere, Meğri iskelesinde 90 yarı hasarlı veya tamamen yıkılmış mağaza, dükkân ve oda ile 1 ölüm vakasının gerçekleştiği kaydedilmiştir. Hasar gören ve tamamına yakın bir kısmı büyük dükkân veya eşya/erzak deposu işlevi gören mağazaların tamamı gayrimüslimlere aittir. Bu hasar muhtemelen yaşanan ilk deprem esnasında gerçekleşmiştir.
*19 yüzyılda 1 kantar 56.4496 kg’dır.
**19. Yüzyılda bir duvarcı arşını 0.758 metredir.
Meğri depreminin neden olduğu hasarı tespi amacıyla gönderilen Binbaşı Zühdü Bey,Meğri köylerinde yapılan tahkikatın neticesini payitahta sunmak amacıyla bir deftere kaydetmiştir. Deftere, hasar gören evler hane sahiplerinin ismi ile birlikte köy köy kaydedilmiştir. Ölümler de hane sahipleri ile olan akrabalık ilişkisi belirtilmek suretiyle kaydedilmiştir.Ayrıca köylerde bulunan ve hasar gören kamu binaları da kaydedilmiştir.
Depremden etkilenen köylerde bulunan evlerin tamamen mi yoksa kısmen mi yıkıldığını belirten bir ibare bulunmamaktadır. Sadece Elvis Köyünde depremden etkilenen evlerdeki hasar yıkılmış, sakat olmuş, yarılmış ifadeleri ile kaydedilmiştir. Yine Faralya Köyünde üç evin eşyalarıyla birlikte dağ altında kaldığı belirtilmiştir. Burada muhtemelen sarsıntı sonrasında
dağdan kopan kayaların evlerin üstüne düştüğü kastedilmiştir.
Sarsıntıdan etkilenen köylerdeki hane sayıları göz önünde tutulduğunda en fazla yıkımın olduğu yerlerin Keçiler, Gökbend ve Faralya köyleri olduğu dikkati çekmektedir. Rum nüfusun barındığı ve 377 hanenin yıkıldığı Elvis köyündeki toplam hane sayısı hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır. 1844-1845 temettuat sayımına göre bünyesinde 70 hanenin bulunduğu Patlangıç köyünde hasarlı ev kaydı bulunmamaktadır. Özel yaşam alanlarına ek olarak köylerde bulunan ibadethaneler ve eğitim kurumları da hasar görmüştür. Hasar tespit defterinden anlaşıldığı kadarıyla depremden etkilenen köylerin hemen hemen tamamındaki cami ve mescitler ya tamamen ya da kısmen yıkılmıştır. Elvis köyünde bulunan Meryem Ana ve Mihail Manastırı da depremden kısmen etkilenmiştir. Kırancağıl ve Patlangıç köylerindeki su sarnıçları da hasar görmüştür.
Kaynak: BOA.,Maliye Vâridât Muhasebesi Temettuat Defterleri (ML. VRD.TMT.d.,) no: 2341
İlgili defter incelendiğinde 1851 depreminde hayatını kaybedenlerin sayısının 21’i kadın ve 17’si erkek olmak üzere 45* olduğu görülmektedir. Bu rakamın önemli bir kısmının yaşlı ve çocuklar oluşturmaktadır. Yıkılan ev sayısı dikkate alındığında 45 ölüm vakasının oldukça az olduğu fark edilmektedir. En fazla ölümün gerçekleştiği yerleşim yeri, evlerin yaklaşık % 76’sının zarar gördüğü Cedid Köyüdür.
*Hasar tespit defterinde ölüm vakalarının 3’ünde cinsiyeti anlamamıza olanak
sağlayacak bir ifade bulunmamaktadır. 4’ünde ise ölen şahsın hane sahibiyle olan
yakınlığı sadece torunu olduğu şeklinde kayıt altına alınmıştır.
DEVLETİN ALDIĞI ÖNLEMLER
Meğri'de meydana gelen deprem için bölgeye giden Zühdü Bey'in gönderilme amaçlarından ilki evleri yıkılan insanların başka mahallere yerleştirilmesidir. Fakat yapılan araştırmalarda bu görevin ne şekilde ifa edildiğine dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. İkinci, belki de Osmanlı Devleti açısından en önemli görevi 19. yüzyılda Menteşe Sancağı'nın deniz ticareti yapılan limanlarından biri olan Meğri Limanında meydana gelen hasarın tespitidir. Hazırlanan hasar tespit defterinde konuyla ilgili ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere sadece iskelede mevcut ve çoğu ticari amaçlı yapılarla ilgili hasar bilgileri bulunmaktadır.Bahr-i Sefid valisi depremde hasar gören cami, mescit gibi dini amaçlı vakıf binalarının tamirlerinin 1 yük 75000 (175.000) kuruşa mal olacağını devlet merkezine bildirmiştir. Meclis-i Vala'da yapılan görüşmeler neticesinde bu yapıların vakıfları olmayanlarının tespit edilmesi ve vakfı olanların da ne şekilde idare edildiğinin tespit edilmesi istenmiştir. Elvis köyünde bulunan hasarlı manastırların tamirleri hususunda bir bilgi bulunmamakla birlikte muhtemelen manastır vakıflarınca tamirleri yapılmıştır.
Depremde zarar gören ev, oda, dükkan ve mağaza gibi mülklerin tamirleri muhtemelen sahipleri tarafından yapıldı. Tamir masrafları için gerekli malzemenin temini ve işçilik ücretlerinin getireceği yükten dolayı, depreme maruz kalan halk ödemek zorunda oldukları ve ''virgü'' olarak adlandırılan 231.285,5 kuruşluk verginin affı talebinde bulundu. Maliye nazırının, Meclis-i Vala'ya taşıdığı bu vergi affı talebi hazinenin o dönemdeki vaziyetine uygun gelmediğinden reddedildi. Fakat depremin etki alanındaki ahalinin içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurularak verginin bir sene ertelenmesi kararlaştırıldı
İlk çağlardan itibaren önemli depremlere maruz kalan Meğri ve civarında meydana gelen 1851 depremi önemli sayıda can kaybına neden olmasa da tahripkâr etkilerini daha çok binalar üzerinde göstermiştir. Önemli sayıda özel yaşam alanı olan ev ve depremin etkili olduğu köylerdeki camilerin önemli bir kısmı zarar görmüştür. Artçı sarsıntıların birkaç ay devam ettiği deprem şüphesiz bölgede büyük bir korku yaratmıştır. Depremden etkilenen bölge ahalisi vergi affı talebinde bulunmuş fakat bu merkezce reddedilmiştir.
Tanzimat'la birlikte önceden ''tekâlif-i örfiye'' adı altında toplanan pek çok vergi birleştirilerek ''virgü'' adı altında tek bir vergi alınması kararlaştırılmıştır. Bu verginin miktarı Maliye Nezareti tarafından yalnızca liva düzeyinde belirlenmiş sonra kazalar, mahalleler ve köyler arasında bölüştürülmüştür. Vergi yükü daha sonra haneler arasında ''hâl ve tahammül ve ticaret ve temettüne göre komşuca'' paylaştırılmıştır. Fakat depremin neden olduğu tahribat göz önünde tutularak vergilerin bir sene
ertelenmesi kararlaştırılmıştır.
KAYNAKÇA
A.AMD, 30/39İ.DH, 230/13817, 230/13825
C.ML, 227/9483
A.MKT.MVL.,49/23, 52/13, 52/38
İ.MVL.,209/6790, 227/7790
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Maliye Vâridât Muhasebesi Temettuat Defterleri.,
(ML. VRD.TMT.d.) no:1894, 1896, 1898, 1900, 1903, 1904, 1905, 1906, 2323,2324, 2325, 2327, 2328, 2329, 2330, 2332, 2333, 2336, 2340, 2341
Takvim-i Vekayi, Defa:445
Ceride-i Havadis, Numara:524, 526, 527, 528, 520, 535, 538,544, 555, 584,
587
ADIYEKE, A.Nükhet-Nuri Adıyeke (2012), “1856 Girit Depremi”, Tarih
Araştırmaları Dergisi, C.31, S.51, s.1-38.
AMBRASEYS, Nicalas N.-Caroline F. Finkel (2006), Türkiye’de ve Komşu
Bölgelerde Sismik Etkinlikler, Bir Tarihsel İnceleme, 1500-1800,
TÜBİTAK, Ankara 2006.
ARIK, Feda Şamil (1997), “Bizans Döneminde İstanbul’da Depremler”, Tarih
Araştırmaları Dergisi, C.19, S.30, Ankara, s.299-317.
ARIK, Feda Şamil (1992), “Selçuklular Zamanında Meydana Gelen
Depremler”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 16, Sayı: 27, s.13-32.
DARKOT, Besim (1997), “Menteşe”, İ.A.,C.VII, s.722-724.
DOĞAN, Mesut (2009), “Tarihi Coğrafya’dan Bir Örnek: Telmessos”,
Marmara Coğrafya Dergisi, S. 19, s.55-68.
GÜRAN,Tevfik (1998), “Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 60. Yıl Özel sayısı, C.49, İstanbul, s.79-95
İNALCIK, Halil (1991), “Osmanlı Metrolojisine Giriş”, (Çev. Eşref Bengi Özbilen), Türk Dünyası Araştırmaları, s. 73, İstanbul, s. 21-49.
Orhan Kılıç, Mühimme Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Devleti'nde Meydana Gelen Depremler, Osmanlı(Toplum), 1999, c. 5, s.671-677.
KUZUCU, Kemalettin (1999), “Osmanlı Döneminde İstanbul Depremleri,
Osmanlı(Toplum), C. V, s.678-686.
KÜTÜKOĞLU, Mübahat S.,Menteşe Sancağı 1830 (Nüfus ve Toplum Yapısı), TTK, Ankara 2010
MUŞMAL, Hüseyin (2008), Konya Eyaleti Ilgın Kazası'nda Yaşanan 1866 Depremi Üzerine Bir İnceleme, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.20, Konya, s.517-527.
SATILMIŞ, Selahattin (2012), “Osmanlı’da Bir Afet Yönetim Örneği: 1883 Çeşme ve Urla Depremi”, HistoryStudies, Vol. 4/1, s.503-527.
SEZER, Hamiyet (1996),1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine
İnceleme, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 18, S. 29, Ankara, s.169-197.
SEZER, Lütfi İhsan (2003), “Muğla Yöresinde Deprem Aktivitesi ve Riski”,
Kuvaterner Çalıştayı IV, İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü,
İstanbul, s.111-120.
SEVİN, Veli (2001) , Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, TTK, Ankara.
UYKUCU, Ekrem (1983), Muğla Tarihi, Gümüş Basımevi, İstanbul.
Ek 1:1900 öncesi Muğla ve yöresinde meydana gelen depremler
32
Tarih Açıklama
M.Ö 240 Fethiye
M.Ö 141 Fethiye
142 Fethiye Körfezi
528 Antalya ile Fethiye arasındaki kıyıda sarsıntılar;
üst merkez Fethiye veya Meis kırık bölgeleri ile
ilgilidir.
15 Temmuz 554 Güneybatı Anadolu Körfezleri; Bodrum depremi
3 Mayıs 1481 Rodos Adası Anadolu’nun güney kıyıları
1609 Rodos
1631 Ege kıyıları. Peçin(Milas).
1635 Rodos
1660 Rodos
1741 Rodos
1776 Rodos
1849 Antalya ve Rodos
28 Şubat 1851, 3 Nisan 1851 Fethiye ve Rodos; üstmerkezin Rodos ile Fethiye
arasındaki denizaltı çukurluğunda bulunduğu
muhtemeldir.
19 Ekim 1852 Fethiye. Çeşme, şiddetli.
1855 Fethiye Körfezi
32
Nuriye Pınar-ErvinLahn, a.g.e., s.30-60; Lütfi İhsan Sezer, a.g.m.,, s.111.
Muhammed YAZICI
127
12 Ekim 1856 Rodos ve İstanköy, Aydın’da hissedilmiş.
1857 Marmaris
1859 Rodos
1862 Marmaris
2 Ekim 1864 Meis Adasında hasar ve yarıklar; Fethiye’de
şiddetli; Çeşme’de duyulmuştur; üst merkezi
Meis’de olmalıdır.
1865 Rodos
1 Aralık 1869 Kerme körfezine bağlı bölgede tahribat; Ula,
Muğla ve Marmaris’de hafif hasar;Rodos ve
İzmir’de hissedilmiştir.Üst merkezi Kerme
körfezindedir.
22 Şubat 1870 Rodos ve Fethiye; şiddetli;kıyıda toprak
yükselmeleri;belki büyük Akdeniz depreminin
öncü bir hareketi.
7 Haziran 1871 Marmaris’te hafif hasarlar; üst merkez Sporat
adalarındadır. Bütün güneybatı Anadolu’da
duyulmuştur.
Nisan 1885 Rodos; oldukça şiddetli.
6 Ekim 1886 Ege bölgesinin büyük bir kısmında hissedilen,
birçok “relais” ve replik haraketlerinden
müteşekkil olan bir deprem serisi esnasında
Balat(Söke), Sağır, Bigadiç, Aydın, Köyceğiz,
Marmaris civarında çeşitli hafif hasarlar vücuda
gelmiştir.
Ağustos 1887 Muğla, Köyceğiz, Çine, Denizli, Menemen,
Gördes, Kula, Alaşehir; şiddetli; birçok relais ve
replik hareketleri.
Kasım 1887 Çeşme, Muğla. Şiddetli.
13-25 Ekim 1889 Midilli’de tahribat; Sakız, İzmir, Çanakkale’de
şiddetli; Muğla, İstanbul, Tekirdağ hafif.
26 Haziran 1896 Marmaris ve Kerme Körfezi civarında hasar;
Fethiye’de hissedilmiştir.
27 Ekim 1896 Rodos
Mayıs 1897 Muğla, Köyceğiz, Fethiye, Rodos.
Haziran 1900 Köyceğiz, Hafif.
Temmuz 1900 Muğla, hafif.
1851 Meğri Depremi
128
Muhammed YAZICI
129
Ek 2: 1851 Megri Depreminin Etkili Olduğu Alan
Bu konuda yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır: Osmanlı İmparatorluğu’nda
Doğal Afetler, Editör: Elizabeth Zachariadou, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
2001; Hüseyin Muşmal, “Konya Eyaleti Ilgın Kazası’nda Yaşanan 1866 DepremiÜzerine Bir İnceleme”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.20,
Konya 2008, s.517-527;Orhan Kılıç, Mühimme Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın İkinci
Yarısında Osmanlı Devleti’nde Meydana Gelen Depremler, Osmanlı(Toplum), C. V,
s.671-677;Kemalettin Kuzucu, “Osmanlı Döneminde İstanbul Depremleri,
Osmanlı(Toplum), C. V, s.678-686.; Feda Şamil Arık, Selçuklular Zamanında
Meydana Gelen Depremler, Tarih Araştırmaları Dergisi,Cilt:16 Sayı:27, s.13-32;Hamiyet Sezer, 1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine İnceleme,
Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 18, S. 29, Ankara 1996, s.169-197; Feda Şamil Arık,
Bizans Döneminde İstanbul’da Depremler, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.19, S.30,
Ankara 1997, s.299-317;A.Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, “1856 Girit Depremi”,
Tarih Araştırmaları Dergisi, C.31, S.51, s.1-38; Selahattin Satılmış, “Osmanlı’da Bir
Afet Yönetim Örneği: 1883 Çeşme ve Urla Depremi”, HistoryStudies, Vol. 4/1, 2012,
s.503-527.
2
N.N. Ambrasesys-Caroline Finkel, “1500-1800 Döneminde Balkanlar’ın
Depremselliği Üzerine Yayımlanmamış Osmanlı Arşiv Bilgileri”, Osmanlı
İmparatorluğunda Doğal Afetler, (Edit: Elizabeth Zachariadou), (Çev: Gül Çağalı
Güven, Saadet Öztürk), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2001, s.100.
3
Nicalas N.Ambraseys -Caroline F. Finkel, Türkiye’de ve Komşu Bölgelerde Sismik
Etkinlikler, Bir Tarihsel İnceleme, 1500-1800, TÜBİTAK, Ankara 2006, s.23.
4
Lütfi İhsan Sezer, “Muğla Yöresinde Deprem Aktivitesi ve Riski”,
KuvaternerÇalıştayı IV, İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, İstanbul 2003, s.113-115.
Kazanın ismi 1913-1914’de şehit pilotlardan Fethi Bey’in hatırasına Fethiye olarak
değiştirilmiştir. Bkz. Mübahat S. Kütükoğlu, Menteşe Sancağı 1830 (Nüfus ve
Toplum Yapısı), TTK, Ankara 2010, s.15; Ekrem Uykucu, Muğla Tarihi, Gümüş
Basımevi, İstanbul 1983, s.90.
6
Telmessos antik kentinin coğrafi özellikleri ile ilgili olarak bkz. Mesut Doğan, “Tarihi
Coğrafya’dan Bir Örnek: Telmessos”, Marmara Coğrafya Dergisi, S. 19, Ocak 2009,
s.55-68.
7
Besim Darkot, “Menteşe”, İ.A.,C.VII, s.723;Telmessos’un içinde bulunduğu Lykia
Bölgesi ile ilgili olarak bkz. Veli Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, TTK,
Ankara 2001, s.133-149.
8
BOA., Sadaret Mektubî Kalemi Meclis-i Vâlâ Yazışmaları, (A.,MKT.MVL.),
49/23.
• Tevfik Güran, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 60. Yıl Özel sayısı, C.49, İstanbul 1998, s.81.
31
BOA., İ.MVL., 227/7790, Lef:1,2; BOA., Cevdet Maliye ,(C.ML.), 227/9483;
BOA.,A.,MKT.MVL., 52/13.
•Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA.), İrade. Dahiliye( İ.DH.), 230/13825, Lef:8(14
Ca 1267/17 Mart 1851)
•Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA.), İrade. Dahiliye( İ.DH.), 230/13825, Lef:8(14
Ca 1267/17 Mart 1851)
•BOA., İ.DH., 230/13825, Lef:1(2 Ca 1267/5 Mart 1851)
•BOA., İrade. Meclis-i Vala (İ.MVL.), 209/6790, Lef:3;
BOA.,İ.MVL., 209/6790 Lef: 4 (8 C. Ahir 1267/10 Nisan 1851)
• Ceride-i Havadis, Numara 528 (17 C.ahir 1267 - 19 Nisan 1851) ; 530 (6 Receb 1267 - 7 Mayıs 1851)
Bkz. Takvim-i Vekayi, Defa:445.
15
Ceride-i Havadis, Numara: 524(21 C. Evvel 1267/24 Mart 1851), Numara: 527(12
C.ahir 1267/14 Nisan 1851)
16
Ceride-i Havadis, Numara: 528(17 C.ahir 1267/19 Nisan 1851), Numara: 530(6
Receb 1267/7 Mayıs 1851)
17
Ceride-i Havadis, Numara: 544(26 Şevval 1267/24 Ağustos 1851)
18
Ceride-i Havadis, Numara:538(5 Ramazan 1267/4 Temmuz 1851
19
İlgili belgede Rodos’danMeğri’ye geçilen tarih 24 Mart 1851(21 C.evvel 1267)’dir.
Rodos’a geri dönüş ise Meğri’de 26 Mart 1851 yılında meydana gelen depremden
birkaç gün sonra gerçekleşmiştir. Bkz.BOA., İ.MVL.209/6790, Lef:3.
Muhammed YAZICI
119
BOA.,İ.MVL., 209/6790, Lef:3.
21
Bkz. Halil İnalcık, “Osmanlı Metrolojisine
Giriş”, (Çev. Eşref Bengi Özbilen), Türk Dünyası Araştırmaları, S. 73, İstanbul 1991,
s. 44.
22
Bkz. Halil İnalcık, a.g.m., s.44.
23
Ceride-i Havadis, Numara:530(6 Receb 1267/7 Mayıs 1851)
24
BOA.,İ.MVL., 209/6790, Lef:3.
25
BOA.,İ.MVL., 209/6790, Lef:5
Meğri ve Eşen Kazalarına ait H.1260-1261 tarihli Temettuat Defterleri için bkz.
BOA., ML. VRD.TMT.d., no:1894, 1896, 1898, 1900, 1903, 1904, 1905, 1906, 2323,
2324, 2325, 2327, 2328, 2329, 2330, 2332, 2333, 2336, 2340, 2341 .
Kaynak
1851 Meğri Depremi, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bahar 2012 Sayı 28,Muhammed YAZICI*]
Yrd. Doç. Dr., Muğla Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü