15 Nisan 2019 Pazartesi

Şahidi İbrahim Dede

Şahidi İbrahim Dede (1470-1550), Muğla'da yaşamış bir mevlevi büyüğü ve divan şairidir. Mevlevi erbabı arasında meşhurdur. Muğlalılar veya Muğla'ya gelen ziyaretçiler için Cuma günleri türbesini ziyaret etmek adettendir. Türbe ve bahçesi insana ayrı bir huzur verir. Türbe bahçesinde Osmanlı döneminde yaşamış muhtemelen mevlevi zatların mezarları da bulunur.

Şahidi İbrahim Dede 1470 senesinde Muğla'da doğmuştur. Asıl adı İbrahim ise de şiirlerinde kullandığı 'Şahidi' mahlası daha çok bilinir. Muğlalılar da zaten sadece 'Şahidi' der, asıl adını çoğu kimse bilmez bile. Şahidi, Arapça'da şahit olan, gören, hazır bulunan, şahitlik yapan anlamındadır.

Babası Muğla Mevlevihanesi şeyhi Hüdai Dede'dir. Usül üzere ilk eğitimini babasından almıştır. Babasının vefatıyla on sekiz yaşında Muğla'dan ayrılarak İstanbul ve Bursa medreselerinde tahsil görür. Tasavvufla tanışması da bu tahsil hayatında olur. Daha sonra Muğla'ya döner ve şehrin büyük alimlerinden Şeyh Bedreddin'den tefsir dersleri alır. Buradan Denizli'ye gider, Fani Dede'ye intisab eder. Denizli'de kalmaz ve Afyon'a giderek buradaki mevlevihanenin şeyhi Divane Mehmed Çelebi'nin sohbetine katılır. Uzun yıllar şeyhinin sohbetlerinde bulunur. Daha sonra Muğla'ya dönerek Muğla'daki mevlevihanenin şeyhi olur. Uzun yıllar halkı irşad ile meşgul olur. 1550 senesinde vefat eder ve babasının yanına gömülür. Esrar Dede'nin Tezkire-i Şuara-yı Mevleviye kitabında şeyhini ziyaret için gittiği Afyon'da öldüğü ve şeyhinin ayak ucuna gömüldüğü de yer almaktadır.

Şahidi İbrahim Dede'nin eserleri genellikle manzum ağırlıklı tasavvufi şiirlerden oluşur.  Bu şiirleri Gülşen-i Esrâr, Gülşen-i Tevhid ve Gülşen-i Vahdet isimli kitaplarında toplamıştır. Gülistan kitabına yaptığı bir şerh ile Türkçe ve Farsça divanları da eserleri arasındadır.

Hamursuz Dede Türbesi

Muğla'da ovanın orta yerindeki hakim konumda 'Hamursuz Dağı' üzerinde bu tepeciğe adını veren zatın mezarı bulunur. Rivayete göre bir mevlevi tekkesi olan Kurbanzade Tekkesi'nde ekmek yapan bu veli zat yaptığı ekmeğin hamuruna maya katmazmış. Bu sebeple adı 'Hamursuz Dede' olarak anılır. Gerçekte ise bu zat 1380 - 1450 yılları arasında yaşayan Hamursuz Mustafa veya Mehmet Said isminde bir mevlevi dervişidir. Muğla beylerinden Süleyman Şah’ın hizmetinde bulunan saf, temiz ve dalgın biri olduğu söylenir. Zekai Eroğlu’nun Muğla Tarihi adlı eserinde belirttiğine göre, Hamursuz Dede, Seyyid Kemaleddin’in kardeşidir, diğer kardeşlerinin ise, Milas’ta meftun olduğu kaydedilmektedir.

Muğla'da anlatılagelen rivayetlere göre; Rodos'un fethi için 1522 senesinde ordu ile Muğla'dan geçen Kanuni Sultan Süleyman Hamursuz Dede ile görüşmüş, dede de orduya yetecek kadar ekmek çıkartmıştır. Bir diğer rivayete göre ise eski zamanlarda yaşanan bir deprem Hamursuz Dede'nin manevi zatının varlığıyla Muğla'ya zarar vermemiş.

Hamursuz dağının tepe noktasındaki mezar yerinde ise mezar yerini belirleyen taşlar, kuru bir ağaç ve eski zamanlardan kalma bir kandillik bulunmaktadır.


Menteşe adı üzerine

İlimizin Menteşe adını alması,1284 yılında yapılan Tralles (Aydın Güzelhisar) Savaşından sonradır. Bu savaşın galibi olarak Aydın Menderes Ovasından Karya içlerine doğru ilerleyen Menteşe Bey, Roma ve Bizans ahalisinin Karya’yı terk etmiş olduğunu görür. Bölgenin eski insanlarından yaşlılar, hastalar ve sakatlar Karya’dan ayrılamamışlardır. Bazı “Keşiş”ler ve “Papaz”lar ise, Hıristiyan kimliklerini terk edip bölgeden ayrılmak istememişlerdir. Eski nüfusun azalan temsilcileri olarak onlar da Karya’dan Menteşe’ye kalan nüfusun içinde yer alırlar. Bölgenin büyük oranla nüfustan boşalmış olduğunu gören Menteşe Bey Kütahya ve dolaylarında büyük cemaatleriyle hüküm sürmekte olan Germiyan Bey’e Ulak çıkarır. Karya’nın yeni nüfusla iskanı için Germiyan Bey’den yeni Cemaatler ister. Germiyan Bey Menteşe Bey’in bu talebini uygun görür. Emrindeki cemaat, boy ve tirleri yeni fethedilen Karya bölgesine göndermeye başlar. Kütahya ve dolaylarından kalkıp, nüfusu boşalmış olan Karya topraklarına gelen cemaatlar Karya’nın yeni beyi ve emiri olan Menteşe Bey’in egemenliği altında birleşilir.

Söke ve Çine kapılarından Karya bölgesine girmeye başlayan Germiyan boyları böylece Gökbel Dağlarıyla Dalaman Çayı arasında kalan coğrafyanın Menteşe bölgesi olarak tarihsel tescilini yapmış olurlar. Menteşe bir şehrin değil, bir bölgenin adıdır. Gökbel Dağlarıyla Dalaman Çayı arasında kalan coğrafya parçasının simgesidir. Büyükşehir yapılanmasında Menteşe adının coğrafi sınırlarına ve gereklerine uyum gösterilmemiştir. Böylece çok daha geniş bir alanın adı olarak bilinen Menteşe, Muğla Merkez İlçenin sınırları içine çekilmiştir. Osmanlı Mebusan Meclisinin 1877, 1908 ,1912, 1914 ve 1919 seçimlerine Menteşe olarak milletvekili veren ilimiz 23 Nisan 1920 Meclisine de Menteşe olarak Milletvekili göndermiştir.

30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimler sonrası Muğla ilinin büyükşehir olmasıyla, 6360 sayılı Büyükşehir Yasası gereği, Menteşe adının merkez ilçe konumundaki Muğla'ya verilmesi tarihi uygunluk ve yerindelik süreci kesintiye uğratmıştır. Menteşe ilçe merkezi Asar (Hisar) dağı eteklerinden, Karadağ, Kızıldağ ve Hamursuz dağı (en tepe noktasında Hamursuz Dede’nin yatırı bulunmaktadır) ile çevrelenmiş ovaya doğru yayılan, 102 bin nüfusu olan Menteşe ilçesinin 66 mahallesi bulunmaktadır.

Ünal Türkeş

Kurşunlu Cami

Balıbey mahallesinde bulunan cami Muğla'nın merkez camisidir. 1493 yılında Menteşe beylerinden Esseyyid Şucâeddîn Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. İlk yapıldığı yıllarda bahçesinde bir medrese de mevcuttu. 1853 yılında gördüğü tamiratta kubbesi kurşunlarla kaplanmış, bu yıldan sonra şimdiki ismiyle anılmaya başlanmıştır. 1900’de Şerif Efendi tarafından son cemaat yeri eklenmiş, minaresi de aynı yıllarda Hacı İsmail tarafından yapılmıştır.

Yapının inşa kitabesi yoktur. Ali Rıza Hakses'in 1940 yılında yazdığı kitabında; caminin Şeyh Şücaeddin tarafından yaptırıldığı ve mezarının minber tarafındaki pencere önünde olduğu ve zor okunan mezar taşında 1493 tarihinin okunduğu belirtilmiştir. Bu mezar 1937 yılında buradan yeni -günümüzdeki eski- mezarlığa taşınmıştır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yer alan 18 Muharrem 1321 (16 Nisan 1903) tarihli belgede ''..yenniden inşasına başlanan Muğla'daki Kurşunlu Cami-i Şerifi için Avrupa'dan getirtilen beş bin kıyye kurşunun gümrük resminden istisnaen geçirilmesi...'' şeklinde kayıt bulunmaktadır.

Cami içindeki duvar süslemelerinde Kabe ve gemi resimleri görülmeye değerdir. Bu resimler Rodos'tan getirilen kök boyalarla yapılmıştır.