Yirminci yüzyılın başları ve yeni milenyumun tasarladığı, kurguladığı bir "Bilim Devrimi" vardır. Bu devrimde; geleceğe yönelik bilinmezlikleri bilmek, geleceği görmek bulunmaktadır. Hatta, "Zaman Makinesi" diye düşünürken ütopya; bizim düşünmek istediklerimizi özetler gibidir. İnsanlığın en büyük düşlerinden birisidir geleceği görmek.
Oysa, geleceği görmek için, geçmişin ayak izlerinin silinmemesi gerekmektedir. Yakın geçmişte yaşanan olguların geleceğe ışık tutması ve yönlendirmesi için geçmişin artı değerlerinin korunması gerekmektedir.
Konumuz Muğla, Muğla'nın kültür ve sanat yapısının geleceğe taşınırken, geçmişte ürettiğimiz değerlerin bir üst çizgiye çıkarılması üzerinde durmak ereğimiz. Geçmişte soluduğumuz hava ile gelecek koşumuza çıkabilmek gayreti içinde olduğumuzu sergileyeceğiz.
Daha yarım yüzyıl önce, sosyal aktivitelere adım attığımızın ilk yılları...
Rakımı hayli yüksek bir yöreden göçüp gelmişiz Muğla'ya. Muğla, bugünün Muğla'sı değil, insanlar da öyle.
Türkçeyi bile konuşamazken, yabancı dil öğrenmeye çalıştığımız iki büklüm dönemler. Okulda duvar gazeteleri, kültür edebiyat kolları, temsiller, şiir geceleri, edebiyat matineleri... Faust'u, Jean Valjan'ı, Lenny'i, Homongolos'u, Aramis'i, İnce Memed'i, Irazca'yı öğrendiğimiz Dünya ve Türk klasikleriyle boğuştuğumuz günler.
1960'ların ortalarında gezinirken kendimizi birden gazetecilik serüveninde buluyoruz. Halkevi ve Turizm Derneği ile tanışmamız o günlerde başlıyor.
Bir Muğla sevdalısı olarak bu serüvenin içinde neler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bu güzel yörenin kültürünü, sanatını, folklorunu, sosyal ve ekonomik yapısını ve daha nicesini araştıracak, öğrenecek ve sergileyeceğiz ilkin... Üyesi olduğumuz dernekler yararına etkinlikler tasarlıyoruz.
Bugün Askeri Gazino olan bir zamanların Halk Eğitim Merkezi salonunda, on beş günde ya da ayda bir düzenlediğimiz matinelerde kültür ve sanat adına Muğla coşkusuyla neler yapmadık ki...
Okullar arası bilgi ve kültür yarışmaları, Turizm Derneğinin oluşturduğu kalabalık folklor ekibinin gösterileri, şiir yazma ve okuma yarışmaları... Hayri Şahin'in "Ferayi" türküsünü ilk seslendirdiği geceler... Ersin Bedri Özer dostumuzla Zeybek sinemasında düzenlediğimiz "Kına Gecesinin estirdiği fırtınalar... Günlük İlkadım gazetesinde her gün Muğla için yazdığımız yazılar, yansıttığımız görüntüler, savunduğumuz ilkeler...
1967'de Ferayi'den sonra çıkagelen "Güç" dergisi... Rahmetli Oktay Kuşkonmaz ile 7 sayılık cefakeş çırpınışlarımız... Kaya Müştakhan'ın 1967 İl Yıllığı çalışmalarına olan katkılarımız... Hepsi tatlı bir anı olarak kalacak olan yoğunluğu tartışılmaz çabalarımız...
Muğla sevdalısı olmak hiç de kolay değil.
1972'de başlayan Fethiye yolculuğumuzda da Muğla'yı unutmamak, bu güzel beldeye bir şeyler kazandırmak gayretlerimiz küçümsenecek gibi değil.
Bu kıyı kentinde, bir Muğla aşığı olarak çalışmalarımızı sürdürmekte ayrı bir zevk, ayrı bir kazanım... Akdeniz Şenlikleri'nde Muğla'yı temsilen yönetici olmak, birikimlerimizi halkla paylaşmak büyük coşku... İlk kitabımız "İki Elin Sesi"nin Muğla'ya merhaba demesi de güzelliklerimizin kanadı kolu... Elimizden, dilimizden, yüreğimizden, beynimizden savurduğumuz insanlık ve yöre sevgisi dolu elektriğimizin aydınlatmasındaki adımlarımız da anlamlıdır. Memuriyetimizin engellemediği yazın yaşamımızda, çalışmalarımıza eklediğimiz yeni duyguların ve düşüncelerin oluşturduğu yazı ve şiirler... Hep Muğla'ya özel yaratı ve yapıt dolu günler, heyy...
Yazdıklarımıza bir özgeçmişten ziyade, geride bıraktığımız yarım yüzyılın bizde ve Muğla'da bıraktığı izlerdir. Bu izlerde, Muğla sevgisinin, Muğla sevdasının baş edilmez tutkusu yatmaktadır.
Görev yaptığımız yörelerden hep Muğla'ya uzandık. Muğla'ya olan borcumuzu, fanatik duygularımızı dile getirmeye, yazılarımızda yansıtmaya, eylemlerimizde gerçekleştirmeye çalıştık.
1977'de İzmir Hasan Tahsin salonunda ödül alırken, Muğla'dan şiirin sesini, soluğunu, kokusunu taşıdık. Muğla adına gururlandık, onurlandık.
Beş yıl sonra "Dost Türküsünü" yayınladık Muğla adına. Gerek yayınlarımızla, gerekse çalışma ve etkinliklerimizle Muğla'nın sanat ve kültür yelpazesinde renkler oluşturmaya ve oluşturduğumuz bu güzellikleri yurt düzeyinde yaymaya çaba harcadık.
1993'de Rıfat Kalakoğlu ile birlikte çıkardığımız "Damla" dergisi de ayrı bir deneyimdi. Muğla adına yaptığımız çalışmaların verimli bir zincirini oluşturuyordu bu atılımlarımızda. Yedi sayılık bir serüvenden sonra Muğla çalışmalarımızı televizyon ekranlarına taşıdık.
1994'de başlayan "Damla Sanat Akşamları''nda, Muğla'nın yetiştirdiği gizli sanat ustalarını tanıtmaya, duyurmaya çalıştık. 150'nin üstünde gerçekleştirilen ve her yıl Muğla Gazeteciler Derneği tarafından ödüllendirilen bu özgün programda, sesini duyuramayan çok sayıda sanatçıya platform hazırladık. Yöre türkülerini öyküleriyle işledik. Dış mekanlardan yaptığımız yayınlarda, Muğla'nın ve yöremizin özel yapılarını da tanıtmaya özen gösterdik. Ula Türk Evinde, Muğla Karabağlarda çeşitli mekanlarda Muğla türkülerini çalıp söyledik. Muğlalı sanatçıları halkla buluşturduk, konuşturduk.
Bu çabalarımız, yayıncılığımızı hızlandırdı. 2001'de "Közden Küle", 2004'de "Küldeste"yi Muğlalılar'a sunduk. Kitaplarımız koltuğumuzda etkinliklere katıldık ve Muğla'yı temsil etme onuru yaşadık.
Aradan yarım yüzyıl geçmiş biz dur durak bilmiyoruz.
Yöre kültürümüzü ve sanatımızı özümseyen sanatçı dostlarla oluşturduğumuz ekibimizle, o radyo senin, bu televizyon benim çağrılan programlara gelip gidiyoruz. Oralarda hep Muğla'nın, Muğla'mızın adı var; kültürü, sanatı var.
Yarım yüzyıl önce Hayri Şahin, Lütfü Nalbantoğlu, Bekir Nalbantoğlu, Turgut Sucu, Ersin Bedri Özer, Yalçın Sodra, Mustafa Ka ra os m a n oğ I u ve sayamayacağımız nice dostlarla başladığımız yolculuğumuzda, bugün sayıları bini geçen Muğla gönüllüsü sanatçı kazandık.
Muğla'nın; bugün yazın dünyasında kültür ve sanatı işleyenler arasında, Ünal Şöhret Dirlik, Recai Şahin, Timur Fidan, Hüseyin İlker Altınsoy, Mustafa Kahyaoğlu, Tarcan Oğuz, Günür Karaağaç, Meral Beltan, Şefik Alacain, Birdal Can Tüfekçi, Sadettin Yalçın, İbrahim Ergin, Coşkun Karabulut, Orhan Tez, Fehmi Özsoy, Özcan Özgür, Erman Şahin, Ali Abbas Çınar ve niceleri... Yöre kültürü ve folkloru da İbrahim Ethem Yağcı, Aşık Abbas Balcı, Uygar Karaca, Mehmet Yeşilkan, Mehmet Ali Kırlı, Harun Karaağaçlı, Sacit Bilgir, Haşan Bıçak, Naci Sözen ve isimleri bir kitabı dolduracak denli çok sayıda sanatçı tarafından dillendiriliyor, canlandırılıyor. Dahası yok mu? Elbet daha niceleri boy gösterecek.
Adı Muğla sevdasıysa, Muğla adına kültür, sanat ve folklor dalında geleceğin umut dolu filizlerini görür gibiyiz.
Muğla'nın aydın ve sevecen insanlarının; daha nice sanatçı, sanata gönül veren yetenekler yetiştireceğini görmek ütopya olmayacaktır. Muğla, özünde bir kültür ve uygarlık beşiğidir. Bu beşikte uygarlığın her geçen gün biraz daha büyümesi, yükselmesi elimizdedir.
Haydi Muğla...
Yükselecek Demirel
Muğla Kent Tarihi Dergisi
Sayı:1
Nisan 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder