Tarihte hangi kadın, kocasının adını ikinci Artemisya kadar ölümsüzleştirebilmiştir. O Artemisya ki; kocası Mozol için inşa ettirdiği anıtkabir, dünyanın yedi harikasından biri oldu. Bu kadar da değil; Mozol’un adına yapılan mezarın adı bugün bile hemen bütün dünya dillerinde anıtsal mezar anlamında kullanılıyor…
İsa’dan önce 377’de Hekatomanüs’ten Kayra Krallığı’nı devralan Mozol, kız kardeşi ikinci Artemisya ile evlenmişti. Kral olunca Milas’ın yerine Halikarnas’ı (Bodrum) Karya’nın başkenti yaptı. 353’de öldüğü zaman, Kayra dünyanın en güçlü ülkelerinden, Halikarnas da dünyanın en güzel ve en bayındır kentlerinden biri haline gelmişti. Mozol ölünce yerine II. Artemisya geçti. Karya’nın idaresini bir kadının almasını fırsat bilen Rodoslular donanmalarını Halikarnas’a yolladılar. Niyetleri Halikarnas ve tekmil Karya’yı alıvermekti. Ancak Rodosluların evdeki hesapları çarşıya uymadı. Çünkü, kendi donanmasının başına geçen Artemisya, Rodos donanmasını yaktı, perişan etti.
Artemisya’yı yıldıran Rodoslular ya da öteki düşmanlar değildi. O, sevgili kocasının üzüntüsüne dayanamıyordu. Mozol’un adı, dünya durdukça yaşamalıydı. Bu düşünceyle, kocası için, o zamana kadar görülmemiş heybette bir mezar anıtı yaptırmaya karar verdi. Dünyanın en ünlü sanatçılarını Halikarnas’a çağırdı. Planlar yapıldı ve mezarın, Halikarnas ve Ege’nin bütün güzelliğini gören bir yerde yapılması uygun görüldü.
Skopas, Pityos, Satiros, Timotheus, Briaksis ve Leoçares gibi dev heykeltraş ve mimarlar kollarını sıvayarak, derhal inşaata başladılar. Görülen köy kılavuz istemezdi: Artemisya ve O’nun görevlendirdiği sanatçılar bir şaheser yaratacaklardı!
Ne yazık ki; Artemisya Mozol’un ölümünün acısına daha fazla dayanamadı ve iki yıl geçmeden O da öldü! Yerine geçen kardeşi İderus’la karısı Ada anıtın tamamlanabilmesi için gerekli parayı vermek istemiyorlardı. Ancak sanatçılar da, sanat tarihini bir harikadan yoksun bırakmak istemiyorlardı: “Sanat her zaman parayla olmaz” diyerek, ücret almadan çalıştılar. Hatta öteki işlerden kazandıkları paraları da bu dev esere harcadılar. Yaratılan şaheserin yüksekliği 50 metreyi aşıyordu ve üst üste oturtulmuş şu beş bölümden ibaretti:
1- Yeşil mermerlerden yapılmış podium (kaide),
2- 36 iyonik sütunla çevrelenmiş pteron, yani cella ki; mezar buradaydı,
3- İyon üzerinde bir tapınak,
4- Beyaz paros mermerlerinden yapılmış 24 basamaklı piramit,
5- Piramitin üstünde 4 kolosal atla çekilen araba, Mozol’la Artemisya’yı ayakta gösteren Skopas’ın benzersiz heykeli
Kısacası, büyük sanatçıların eşsiz ustalığı, 4 ayrı parçadan şaheser bir bütün meydana getirmişti. Fın/lerdcki savaşan Amazon ve Grcklcr. çağdaş cscrlcrdckinin aksine son derece haıvkctliydi
Anadolu’daki antik eserlerin çoğu savaşlar, yağmalar, yangınlar ve depremler sonunda yerle bir olduğu halde Mozeleum dimdik ayakta kaldı. Halikarnas'ı yakıp yıkan Makedonyalılar bu esere saygı gösterdiler. Romalılar ve onlardan sonra Anadolu'ya egemen olup, pagan devrine ait bütün eserleri enkaz haline getiren Hıristiyan Bizanslılar bile, muhteşem Mozeleum’a ellerini sürmediler.
Kuzey ve güney kenarları daha kısa bir dikdörtgen şeklinde olduğu kabul edilen bu dev eser, tepesinin bazı kısımları yıkılmış olmakla beraber, onbeşinci yüzyılın başlarına kadar sapasağlam denecek şekilde ayakta kaldı. 1402'de Halikarnas'a gelen Rodos Şövalyeleri, Sen Peter Kalesi'ni yapmaya başladılar. Kalenin mimarı olan Alman Şövalyesi Schegelhoit, Mozeleum'u nasıl mahvettiklerini şöyle anlatır:
'Kireç yapmak için taş aradık. Tarlanın birinde bulduğumuz basamaktan kazmaya koyulduk. Bunları kaldırıp, derine indiğimizde, mermer sütunlarla çevrili bir odaya geldik. Burası şahane kabartmalarla süslenmiş bir yerdi. Akşam olduğu için, sabahleyin yeniden başlamak üzere, kazma işini paydos ettik. Ertesi sabah geldiğimizde, ortadaki lahdin kınlntış ve çevreye, altın işemcii kumaş parçalarının saçılmış olduğunu gürdük
Burulan sonra becerikli (!) mimarın; 'Korkunç bir hata işlediğimiz, Dünyanın Yedi Harikasından birini mahvettiğimiz için saçımızı-başımızı yolduk...' demesi beklenir değil mi? Ne gezer! Mimar devam ediyor: 'Mozeleum'u parçaladık, kırdık ve taşlarını kireç yaptık.'
Evet, harika eser böyle hoyratça tahrip edilmiş, kalıntılarının bir kısmı kireç taşı, geri kalanları da yapı taşı olarak kullanılmıştı, özellikle Amazonlarla Öreklerin savaşına ait frizlerle benzeri,düz mermerler, ya işlemeli yüzü duvarın içinde kalacak şekilde yapı taşı diye kullanılmış ya da kabartmaları silinerek üzerlerine, şövalyelenn armaları kazınmıştı. Frizlerden biri birkaç yıl Önce bulundu.Duvarlar sökülse daha birçok friz bulunacağı sanılıyor. BriOslı Muscurıı'un firck ve Koma Departmanı asistanlarından P. Norman Prycc'a göre Mozclcum'u son olarak. Kanuni Sultan Süleyman Rodos seferine çıkarken (1592). kalenin restorasyonu için tahrip ettirmiştir. Ama Rodos Şövalyelerinin Kanuııi'yc, tahrip edecek parça bırakıp bırakmadıkları kesinlikle bilinmiyor!
Harika Mozeleum'un kalıntılarıyla yapılan kaleye 'Sen Peterium’ dendi. Bu söz sonraları dilimizde değişerek 'Bodrum' haline geldi ve I ialikamas'a ad olarak takıldı.
Zamanla Mozeleum, benzeri nice eserler gibi bir efsane oldu. Ne var ki; Mozeleum sözü, bütün dillerde 'Büyük Mezar' anlamında hala kullanılıyor ve sonsuza kadarda kullanılacak. 17. ve 18. yüzyıllarda Bodrum dolaylarından geçen tüccar ve gezginler, burada buldukları mimari kalıntıları dikkatle incelediler. Bunlar, alelade bir eserin parçaları olamazlardı. 1846 yılında İngiltere'nin İstanbul elçisi Lord Stratford de Redeliffe. (irek-Amazon savaşını gösteren frize ait 12 parçayı British Museum'a götürmek için zamanın Osmanlı Padişahı 1. Abdülmecit'ten izin kopardı. Yapılan incelemeler, bu buluntuların, Mozeleum'a ait olduklarını ortaya koydu. 1856 yılında ise Sir Charles Nevvion kazı izni aldı. Kolosal atlardan birinin ön kısmı, Mozol'la Artemisya'nın heykellerinin parçaları, aslan heykelleri toprak altından ve duvar aralarından çıkanldı.
Sonra da bu paha biçilmez eserler Londra'ya taşındı. Şimdi 'Mozeleum Odası', British Museum’un en zengin köşesidir...
Prof.Dr. Şadan Gökovalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder